Onuncu Kalkınma Plânı’nın bir diğer hedefinin girişinde “Gelecek nesillere yönelik sosyal politikalar, demografik fırsat penceresi göz önüne alındığında, toplumumuz açısından ayrıca önemlidir” deniyor. Ardından “Nitelikli nüfus yapısına yönelik etkili nüfus, eğitim ve sağlık politikalarının uygulanmasının yanında; bireylerin değişime uyum sağlama becerilerinin geliştirilmesi, yeni bilgi ve teknolojilerin sadece kullanıcısı değil, araştırıcısı ve üreticisi olması; çalışma ve sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler ile doğal kaynakların kullanılmasında nesiller arası hakkaniyet ve sürdürülebilirliğin esas alınması sağlanacaktır” diye de ekleniyor.
“Demografik fırsat penceresi” kısaca “nüfus artış hızı düşerken işgücüne katılan nüfus oranının artması” olarak tanımlanıyor. Çünkü nüfus artış hızının azalması bağımlı nüfusun düşeceğinin, iş gücüne katılan nüfusun sayısının artması ise üretime destek veren nüfusun artacağının bir göstergesi. Bu da nüfusun nisbeten daha üretken bir yapıya bürüneceğinin sinyallerini veriyor. Fakat bu fırsat penceresinin değerlendirilmesi için istihdam imkânının artırılması, çalışan nüfusun eğitilmesi ve üretken sektörlere verimli şekilde dağıtılması gerekiyor. Yani nüfusun niteliğinin geliştirilmesi ve potansiyelinin kullanılması gerekiyor. En başta da bu nüfusa iş alanları bulmak gerekiyor.
2014 senesinde ortalama genç işsizlik oranı yüzde 17,9 olarak gerçekleşmiş, 2018 senesinde ise bu rakam 20,3 seviyesine yükselmiş. Temmuz 2019 verilerine göre bu rakam yüzde 29,4 olarak açıklandı. Günümüzdeki işsizler içerisinde ise gençlerin oranı yüzde 74. Böyle bir durumda “demografik fırsat penceresi”nin değerlendirildiğinden, “nesiller arası hakkaniyet”ten söz etmek pek de tutarlı durmuyor. Yine de “fırsat penceresi” açık duruyor. Acaba bu fırsat değerlendirilebilecek mi? Ne de olsa On Birinci Kalkınma Plânı’nda da aynı hedef aynı cümleler ile aynı şekilde tekrar yazılmış.
Öte yandan gençlerin “bilgi teknolojilerine ulaşmak” konusunda ne kadar “hür” oldukları da tartışılır…
***
KIRSAL KESİM DE KALKINAMAMIŞ…
Plânın bir hedefi de “şehirlerin ve kırsal alanların kendine özgü koşul ve niteliklerine göre, daha iyi iş fırsatlarını ve yaşam ortamlarını sunabilir hale gelmesi” olarak belirlenmiş.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre 2014 yılından 2018 yılına kadar köy nüfuslarında toplamda yüzde 1,45 oranında azalma olmuş. Hem de toplam ülke nüfusu yüzde 7 oranında artmasına rağmen. Anlaşılan o ki köylerimiz insanlarımıza yeterli “iş fırsatlarını ve yaşam ortamlarını” sunamamış olacak ki toplam nüfus artmasına rağmen köy nüfusları azalmış. Vatandaş köyden kente kaçmış. Buradan da anlaşılıyor mi, kalkınma plânının bir hedefi daha gerçekleştirilememiş.
“Kırsal kesimi de kalkındıramadıysak bu plân ne işe yaradı?” Bunu düşünmek lâzım.
Halihazırda bu hedef de On Birinci Kalkınma Plânı’na aynı şekilde aktarılmış durumda. Bakalım bu sefer önümüzdeki 5 yıl içerisinde bu hedef gerçekleştirilebilecek mi?
Onuncu Kalkınma Plânı’nı değerlendirmeye önümüzdeki yazıda devam edeceğiz.