"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın kurtulduğu tehlikeler - 3

Çetin ACAR
29 Temmuz 2020, Çarşamba 00:13
İslâma, imana, Kur’ân’a hizmette istikamet üzere olanların nasıl muhafaza edileceğini Hazret-i Ali (ra) Celcelutiye’sinde şöyle ifade ediyor:

“Karşıla, kaçma! Dilediğin her düşmanla mücadele et! 

Her yeri kuşatmış olsalar da, hâkimler, paşalar, reislerin sana karşı hücumlarından, esaretlerinden ve yakalamalarından korkma!”

“Ne bir yılandan korkarsın, ne bir akrep görürsün, ne de salınarak gelen bir aslan!” (Celcelutiye 88, 89. mertebeler)

Üstadımızın muhafaza edildiği hadiselere devam diyoruz:

14- Büyük bir akrepten kurtulması: “Ben Barla’da menfî olarak insan suretindeki akreplerin tacizleri altında azap çekerken, harap ve hususî küçük mescidimde otururken, seccademin altında yeri bulunan ve emsalini görmediğim büyük bir akrep çıktı. Bir zat onu öldürdü. Daha ondan sonra, on senedir dağlarda akrepli yerlerde kaldığım halde, hiçbir akrebi görmedim.” (Lem’alar, s. 600)

15- Gördüğü yılanın hakikî mahiyeti: “...Tenezzüh için bir tarafa gitmiştim. Avdetimde, güya iki yılan birbirine eklenmiş gibi uzunca siyah bir yılan sol tarafımdan geldi, benim ile arkadaşımın ortasından geçti. Arkadaşıma, ‘O yılandan dehşet alıp korktun mu?’ diye sordum: (...)

“Dedi: ‘Yok, görmedim ve göremiyorum.’

“‘Fesübhanallah’ dedim. ‘Bu kadar büyük bir yılan ikimizin ortasından geçtiği halde nasıl görmedin?’ 

“O vakit hatırıma bir şey gelmedi; fakat sonra kalbime geldi ki: ‘Bu sana işarettir, dikkat et!’

“Düşündüm ki gecelerde gördüğüm yılanlar nev’indendir. Yani gecelerde gördüğüm yılanlar ise hıyanet niyetiyle her ne vakit bir memur yanıma gelse onu yılan suretinde görüyordum. (...)

“Halbuki o bedbaht bilmedi ki Said’in lisanında Kur’ân’ın tezgâhından gelen bir elmas kılıç varken, elindeki kırık odun parçasıyla müdafaa etmez; belki o kılıcı böyle istimal edecektir” diyerek, Üstadım o insî yılanların tehlikeli oyunlarından inayet-i İlâhiye ile kurtulmuş. (Mektubat, s. 602)

16- Ejderha gibi büyük yılandan kurtulması: Hafız Tevfik anlatıyor: “Hocam dağdaki cesim bir karaağaca dayandığı esnada yarım saat bir gürültü işitip bakmadı. Sonra baktı ki, gayet müthiş ejderha gibi bir yılan arkasında ağzını açmış, bekliyor; hücum edemiyor. Birden Hocam o yılanın önünden tarla içine çekildi; yılan ise çöreklenmiş ve bir metre de ayağa kalkmış vaziyette iken, onun hücumuna intizar ediyordu. Halbuki harika olarak, o müthiş hayvan kımıldanamadı. Çünkü Hocamın o gün çok defa okuduğu Âyete’l-Kürsî himayeti, o hayvana gem vurmuş gibi, üç metre mesafede durdurdu. En nihayet çekildi, gitti.” (Lem’alar, s. 594)

17- Eskişehir Hapsi: Üstad Hazretleri Isparta’da iken, yüz yirmi talebesi ile birlikte “Gizli cemiyet kuruyor, rejim aleyhindedir, rejimin temel nizamlarını yıkıyor” iddialarıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 1935 senesinde idam kastıyla ve muhakkak surette mahkûm edilmesi direktifiyle hakkında dâvâ açtırılıyor. İçişleri Bakanı ve Jandarma Genel Komutanı Isparta’ya gelirler. Isparta-Afyon yol boyunca süvari askerleri yerleştiriliyor. (Tarihçe-i Hayat, s. 335) “Hükümet ve hükümet reisi mahkemeye gizli imha direktifi verdiği, telsiz ve telgraf vasıtasıyla mahkemeyi takip ettiğini söyleyen oldu...” (Mufassal Tarihçe-i Hayat, s. 1307) Müfsitlerin planlarına göre yüzde yüz mahv idi... Hiçbir suç bulunmaması, gayet zâhir ve parlak bir himaye-i Rabbaniyedir. Muhafaza-i İlâhiyeye ve İmam-ı Ali (ra) ve Gavs-ı A’zam (ks), Risale-i Nur’a ait keramet-i gaybiyelerini cidden teyid eden bir inayet-i Rahmaniyedir. (Tarihçe-i Hayat, s. 374)

18- Müfreze Komutanı Ruhi Bey: Üstad ve talebelerini Isparta’dan Eskişehir’e götürmekle görevli Müfreze Komutanı Ruhi Bey; “Müfreze Komutanına verilen (gizli) emir ‘Isparta hududundan çıktıktan sonra, ıssız bir yerde hepsini imha et” (Mufassal Tarihçe-i Hayat, s. 1310) şeklinde idi. 

Ancak Allah’ın hıfz-ı inayeti ile yolda Bediüzzaman ve talebelerine yakın bir alâka duyan Ruhi Bey, kelepçeleri çözdürüyor, namazlar kazaya bırakılmadan eda ediliyor. (Tarihçe-i Hayat, s. 335)

19- Denizli Hapishanesinde Zehirlenme: Üstadımızı müteaddit defalar her fırsatta öldürmek isteyenler bu defa Denizli Hapishanesi’nde çok şiddetli bir zehir verirler. (Bir rivayete göre hapishaneye sokulan bir zehirleme uzmanı vasıtasıyla). Üstad çok fenalaşır, başta Hafız Ali Ağabey duâ eder, 

“Ya Rabbî! Üstadımın yerine benim canımı al” diyerek, bütün talebelerin mükerreren şiddetli duâları, ‘Âmin, Âmin’lerden sonra, Hafız Ali fenalaşır, hastanede şehit olur. Ne gariptir ki vefat raporunda “şiddetli zehirlenme” diye yazılıdır. Oysa zehir, Üstadın bedeninde idi. Fesübhanallah!

20- Son olarak da: Üstadımızı muhafaza eden gaybî muhafaza-i İlâhiyenin, yakın tarihimizde Üstadımızın emaneti olan Risale-i Nur’u nasıl koruduğunu hatırlayalım.

Evet, sayılan “yirmi” tehlike mutlak değil, ilâveler veya çıkarmalar yapılabilir. Anlatılmak istenen, Üstadımın şahsında Risale-i Nur Külliyatı’nın nasıl muhkem bir mu- hafaza altında olduğudur.

Bu muhafaza ve inayet-i İlâhiyenin, bugün hizmetin şahs-ı manevisini temsil eden, Külliyat’ın tamamını (imanî, lâhikalar ve müdafaalar) noktasından virgülüne kadar okuyup okutan, Mehdi-i Azam’ın siyaset, saltanat, cihad, hilâfet vazifelerini de yerine getiren ve neşredenlerin üzerinde devam ettiğini Üstadımız müjdeliyor. O müjdeye lâyık ve mâsadak olma duâ ve temennisi ile...

Okunma Sayısı: 3194
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı