Artık ellerimizle işlediklerimizin karşılığını tatmaya başladık.
Geçen hafta aracımla beraber mobilya mağazalarının bulunduğu bir semtte dükkanları gezerken aniden çok sert bir yağmura yakalandım. Bulunduğum yerde geliş-gidişli caddeden mobilya mağazalarının olduğu yere doğru aşırı su gelmesiyle son çare aracı bırakıp kendimi kurtarmaya çalıştım. Son çare olarak araçla beraber daha eğimli bir yere kaçtım. Bulunduğum yere yakın bir ilçede bir binanın bodrum katında mahsur kalan bir kişi son anda kurtarılabilmişti. Daha sonra haberlerden izlediğimize göre, önceden derenin akış yönü değiştirilmiş.
İstanbul’da 67 tane dere olduğundan bahsediliyor. 1 Derelerin üstü kapatıldığı için bir kısmından haberimiz yok. Adeta dereler hapsedilmiş, zaman zaman bir tepki olarak bizleri cezalandırıyorlar. Bu davranışlar fıtrî olmadığından “Fıtrat fıtrî olan şeyi reddediyor” aslında. Artık şehir merkezlerinde insanlar sulara kapılarak ölebiliyor.
Bu kadar betonlaşma olmazsa her şey fıtrî seyrinde kalsa bu musîbetleri yaşamayabiliriz. Hem derelerin bir ekosistemi vardır. Dereler açık olduğunda bir çok canlı türüne yaşama alanı olacaktır. Bitkiler, ağaçlar, kuşlar. Derelerin hapsolunduğu yerlerde bütün bu güzellikten mahrum kalmaktayız.
Hele günümüzde şehir nüfusunun böylesine arttığı bir dönemde nefes almaya yeşil bir ağaç görmeye su ve kuş sesini işitmeye ne kadar hasretiz. Özellikle bizim gibi köyden şehre gelenler için bu durum çok zor. Çünkü bir kısmımız derelerin ninnisiyle büyüdük. Derelerin üzerindeki ahşap köprülerden yürüyerek okula ve işe gittik. Kimi zaman paçalarımızı sıvayarak dereden karşıdan karşıya geçtik. Yaz gelince de gölerinde yüzdük. Kimi zaman arklar yaparak bahçelerimizi, susayan hayvanlarımızı suladık. Sonra da değirmenimize su çekerek mısırımızı öğüttük.
Derelerimizin suyu bizim damarlarımızdaki kan gibi idi. Evet fıtrat ve coğrafya yanlış yolda olduğumuzu söyler. Peygamberimiz (asm) suya ve yeşile bakmayı severmiş.
Ecdadımız su sesini kimi hastaları tedavide kullandığı rivayet edilir. Öyleyse şehreminlerimiz ya bizi yeniden derelerimizle buluştursun, ya da biz derelerimizin yanına gideceğiz ve onlarla buluşacağız.