Siyasi iktidarın “meydan okuma siyaseti”yle ve iç kamuoyuna yönelik tribünlere oynayan hamasetleriyle kalan stratejik vizyondan yoksun dış politikası, Suriye’den Libya’ya, Doğu Akdeniz’den Ege’ye Türkiye’ye kaybettiriyor.
Trump’ın 9 Ekim 2019’da Cumhurbaşkanı’na tweetlerle savurduğu “Türkiye sınırı aşarsa ekonomisini yok ederim!” tehditlerini tekrarlayıp “General Mazlum (Kobani)” dediği, İçişleri Bakanlığı’nın “en çok arananlar listesi”nde “kırmızı bülten”le aranan, başta karakol baskınları olmak üzere yirmi yedi terör saldırısının sorumlusu ve Öcalan’ın “manevi evlâdım” dediği teröristle “hârika bir anlaşma yapması” telkiniyle “Sert adam olma, aptal olma!” tahkirine doğru dürüst bir cevap verilmedi.
Çarpıcı olan, kamuoyundan ve muhalefetten gelen “mektubun derhal iadesi” çağrılarına hiçbir cevap verilmezken, Kasım 2019’daki Amerika seyahatinde ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı’nın “Trump’ın samimi bir çaba içinde olduğunu gördüm” demesine karşı Trump’ın “Erdoğan’ın hayranıyım” diye karşılık vermesiydi.
TAHKİRLERE CEVAP VERİLMİYOR
Daha da çarpıcısı, aynı gün güya “hakaret mektubuna cevap” olarak ABD’nin 50 bin TIR ve iki bin kargo uçağı dolusu silâh ve mühimmat sevkiyle silâhlandırıpTürkiye’nin yanıbaşında “koridor devlet” kurdurduğu PYD/YPG örgütüne karşı başlatılan Barış Plânı Harekâtı’nın durdurulmasıydı.
Keza sözkonusu “mektup”taki “Senin sorunlarını çözmek için çok çalıştım” şantajıyla “Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası” (CAATSA) yaptırımlarının hatırlatılmasıydı. Ve ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in Ankara’dakilere harekâtı durdurmalarından duyulan memnuniyeti açığa çıkarmasıydı. (gazeteler, 30.10.19)
11 Ocak 2018’de Saray’daki toplantıda Cumhurbaşkanının, “terör örgütüne destek, ajanlık ve casusluk suçu” ile 35 yıl hapis cezâsı istemiyle yargılanan Amerikalı Rahip Brunson için “Bu fakir bu görevde olduğu sürece sen bu teröristi alamazsın!” diye Trump’a “rest” çektikten sonra, yine Trump’ın talebi üzerine jet yargılama ile Brunson’ın “adlî kontrol” ve “yurt dışı çıkış yasağı”nın kaldırılıp -Ekim 2028’de- serbest bırakılarak Amerika’ya uçmasına müsaade etmesiydi. Ve Trump’ın yargıya değil, yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı’na teşekkür etmesiyle beynelmilel zeminlerde Türkiye’de yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının yeniden sorgulanmasıydı.
Yine AKP iktidarında 4 Temmuz 2003’te Irak’ın Süleymaniye kentinde Türk askerinin başına çuval geçirmesine karşı “en azından bir nota ile kınanması” uyarılarını dönemin Başbakanının “Ne notası, müzik notası mı?” reddedip, ardından conilerin “çuvalcı komutanı” Raymond Odierno ile CIA direktörü Orgeneral David Petraeus’un -11 Temmuz 2011’de- Ankara’da törenle karşılanması ve 2015’te dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Akar’a madalya takılmasıydı.
MUHALEFETİ SUÇLAMA İŞGÜZÂRLIĞI…
Gerçek şu ki “şahsi ilişkiler”e endekslenen “dış politika” ile Türkiye tam bir çözümsüzlüğe sürükleniyor. 15 Temmuz’un hemen akabinde Türkiye için “totaliter bir diktatörlük” diyen ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’ya tek kelime “cevap” verilmediği gibi, en son Trump’ın Fox News’a “Dünya liderleri benden Erdoğan’ı aramamı istedi. ‘Neden’ diye sordum. Dediler ki ‘O bir tek seni dinler, bizi dinlemiyor.’ ‘Amerika yüzünden mi’ diye sordum. ‘Hayır. Senin yüzünden, senin kişiliğin yüzünden. Tek dinleyeceği kişi sensin. Evet bu doğru. Ben onunla anlaşabiliyorum ve beni dinliyor” sözleri de cevap verilmek şöyle dursun, iktidar medyasında alkışlarla duyuruluyor. (gazeteler, 18.8.20)
Trump’ın İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmasına ve yeni Yahudi yerleşim birimleriyle işgalini genişletmesini cüretlendirmesine, Suriye’ye ait Golan Tepeleri’nin İsrail’e ilhakına, Ankara’nın bütün itirazlarına rağmen conilerin YPG militanlarıyla ortak devriye yaptırmasına da cevap verilmiyor.
Biden’ın sekiz ay sonra servis edilen “seçilirsem Türkiye’de muhalefeti destekleyip iktidarı devireceğim” çıkışıyla aslında tersinden siyasi iktidarın ekmeğine yağ süren tahkirlerine de doğrudan cevap vermek yerine, muhalefete yükleniliyor.
Dahası siyasi iktidar, “Bu küstah açıklama asla kabul edilemez, ülkemiz siyasetini dizayn etmenize asla izin vermeyeceğiz, demokrasimizin yegâne güç kaynağı halkımızın irâdesidir, biz millet iradesinin dışında hiçbir gücü tanımayız, hiçbir emperyal gücün gölgesini dahi kabul etmiyoruz…” karşılığını veren muhalefeti işgüzârlıkla suçluyor!
Ve daha da garibi, Türkiye’ye açıkça diskur çeken Biden’a ne Dışişleri’nden, ne de Cumhurbaşkanı’ndan açık bir cevap verilmiyor. Ankara’dakilere ayar vermeye çalışan Trump’ın hakaretlerine suskun ve tepkisiz kalındığı gibi…