"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ekonominin gerçek durumu

Cevher İLHAN
10 Aralık 2019, Salı
“Siyasi iktidara ilişik medya”ca gizlenmeye çalışılan ağır ekonomik kriz Türkiye’nin gerçek ana gündeminin başında yer alıyor.

Öncelikle TÜİK’in enflasyon sepetine giren gıda maddelerini değiştirip rakamlara takla arttırarak açıkladığı “resmi enflasyon”la çarşı - pazar enflasyonu arasındaki uçurum çarpıtması geliyor. 

Zira gerçek enflasyon, yıllık bazda yüzde 10.38 olarak açıklanan “resmi enflasyon”un çok üstünde. Özellikle gıda enflasyonu duyurulan rakamların birkaç katı. Bir yıl içinde gıdaya yüzde 54, elektriğe yüzde 71, doğalgaza yüzde 70 zam gelmiş. Pazarın enflasyonu en az yüzde 30-40 artmış. Kişi başına milli gelir ise son bir yılda 702 lira düşerek 8 bin 209 dolara düşmüş.

Keza işsiz sayısının her ne kadar resmi rakamlarla 4 milyon olduğu bildirilse de gerçekte 8.5 milyonu aştığı, gerçek işsizliğin bundan milyonlarca fazla olduğu belirtiliyor. Büyük kısmı üniversite mezunlarından oluşan genç işsizlerin oranının yüzde 27.4 olması ise vahameti ortaya koyuyor. 

Bunların yanısıra 3 milyon 667 bin 878 vatandaşın bankalara borçlu olması, borcu takibe düşenlerin 1 milyon 205 bini aşması, icra mahkemelerindeki dosya sayısının 21 milyonu, vatandaşların bankalara borcunun 565 milyar 448 milyonu bulması ekonominin gerçek durumunu bildiriyor. 

Yine bu süreçte siyasi iktidara yakın şirketleri kurtarmak için toplam 25 milyar lira kredi verilir, “beşli çete” denilen firmalara milyonlar ödenir ve saatte 2 milyon 146 milyon 124 bin dolar faiz ödenirken, “kaynak olmadığı” gerekçesiyle iki milyon vatandaşın emeklilikte yaşa takılması, 700 bin öğretmenin atanmaması ve Vakıflar idaresinin bir ildeki vakıf dükkanlara ilk kez yüzde 268’e varan zam yapması ekonominin içine düştüğü vartanın diğer göstergeleri.  

Bundandır ki Hazine ve Maliye Bakanı’nın ortalığı “güllük - gülistanlık” göstererek “Ekonomideki toparlanma devam ediyor” ifadelerinin hiçbir mesnedi kalmıyor. (AA, 3.12.19)

Türkiye, sosyal adalette de küme düşmüş 

En son Avrupa Birliği ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği (OECD) ülkeleri arasında hazırlanan Sosyal Adalet Endeksi’nde Türkiye’nin 41 ülke arasında 40. olması Türkiye’deki gelir dağılımı adâletsizliğini bir defa daha gündeme getiriyor. (gazeteler, 8.12.19)

Zira araştırmaya göre Türkiye, “istihdam piyasasına erişim”de 37., “sosyal hayata dâhil olma ve ayrımcılığa uğramama”da 39., “nesiller arası adalet” başlığında 18., “sağlık”ta 36., “yoksulluğun önlenmesi” başlığında 31. ve “âdil eğitim fırsatları” başlığında 41. olmakla sonuncu sırada yer alıyor.

Vakıa şu ki on yedi yıllık AKP iktidarının sonunda Türkiye’de asgari ücret açlık sınırının altında. Türk-İş açlık sınırını 2 bin 102 lira olarak açıklarken, milyonlarca kişinin geliri 2 bin 20 lira. 875 bin kişi bin liranın altında emekli maaşı alıyor. 8 milyon 700 kişi açlık sınırının altında, 16 milyon açlık sınırında. 6 bin 705 lira ile 7 bin 92 lira arasında olan “yoksulluk sınırı”nda ise 48 milyon kişi yaşıyor.

Siyasi iktidarın çizdiği “pembe tablolar”ın aksine, ekonominin küçülüp, enflasyon, yüksek işsizlik, “kamu açıkları”nın başlıca sebeplerinden sayılan harcamalarda savurganlık, özelleştirmelerde kayırmacılık, verimsiz çalışan KİT’lerde mâliyet yüksekliği, rüşvet ve yolsuzluklarla mücadelede başarısızlık ekonomiyi vurduğu gibi gelir dağılımını da dengesiz hale getirmiş.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün verileriyle son yıllarda “dünya yolsuzluk algısı endeksi”de 177 ülke arasında Türkiye’nin “temiz ekonomi”den uzak 50. sıralarda Namibia ile aynı puanda Ruanda ile aynı kümede kalması; “küresel yolsuzluk raporları”nda, savaş, işgal, kaos, iç çatışma ve istikrarsızlığın sürdüğü, felâkete uğrayan ya da çatışma ortamındaki Ekvador, Gambia, Haiti, Jamaika benzeri istikrarsız ülkeler kategorisinde olması durumu deşifre ediyor. 

Aslında Türkiye’nin gelir dağılımı dengesizliğiyle yoksulluğun kat kat katlandığı, sosyal adâletin bozulduğu uluslararası raporların yanı sıra devletin resmî araştırmalarıyla da ortada. 

Gerçek şu ki kamuda rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve partizanlıkla mücadele vaadlerinin hiçbiri yerine getirilmemiş. Daha önce açıklanan bir rapordaki Türkiye’nin yolsuzlukta Küba’yla aynı kulvarda olduğu, son yıllarda yolsuzluklarla yurt dışına kaçan paranın miktarının 40-50 milyar dolara ulaştığı, kamu ihâle bedellerinin en az yüzde 15’inin “bağış” ve “komisyon” kamufleleriyle kişilerin cebine girdiği, her yıl en az 5 milyar doların politikacıların/bürokratların şahsî hesabına yatırıldığı, bu yüzden dış yatırımcıların yüzde 63’ünün Türkiye’ye gelmediği ve Türkiye’nin rüşvet, kara para ve diğer yasadışı yollarla “yolsuzluk kaybı”nın 200 milyar doları aştığı tesbitleri tabloyu ortaya koyuyor.  

Okunma Sayısı: 3149
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı