Dokuz günlük bayram tatili sonrası yoğunlaşan başkent gündeminde Meclis’in önüne getirilen konularla siyasetteki değişimlere dair bir yığın tartışma hararetleniyor.
Milyonlarca emeklinin zam beklentisine dair hükümetin tavrı merak edilirken, özellikle Hazine ve Maliye Bakanı’nın neredeyse insanların teneffüs ettikleri havadan da vergi alan yeni ve ağır ek vergileri, milyarlarca liralık vergi muafiyeti tanınan, borçları silinen ve dolar garantili “yandaş şirketler”e ve sermayeye değil, vatandaşa salma salan “yeni vergi yasası” haftalardır tartışılan emrivakilerin başında geliyor.
Bu arada 1 Temmuz’da duruşması yapılacak “Sinan Ateş cinâyeti davası”nda yargının ne denli siyasetin hegemonyası ve vesâyeti altında olduğunun yine birçok yönüyle ortaya çıkacağı ifade ediliyor.
“KONTROLLÜ MUHALEFET” TEZGÂHI…
Siyasi arenada “iktidar cephesi”nin ağır mağlubiyete uğradığı mahalli seçimler sonrası iktidar partisinde açığa çıkan rahatsızlık artarken, bazı muhalefet partilerinde kongre ve yönetim değişimleri ve yeni Meclis gruplarının kurulmasıyla siyasetin şekillenmesine dair gelişmeler devam ediyor.
“Yumuşama” - “normalleşme” paravanında iktidar partisi Genel Başkanı Cumhurbaşkanı ile ana muhalefet partisi Genel Başkanı arasında başlayan “görüşmeler”in demokratik muhalefete kurulan bir komploya dönüştüğü istifhamlarıyla endişeleri gittikçe derinleşip artıyor.
Zira partili Cumhurbaşkanı’nın “yumuşama” ısrarıyla “yeni anayasa”yı ortaya attığı, bakanlarla “gölge bakanlar” arasında da süren sözkonusu “görüşmeler”in demokratik ve hürriyetçi “yeni sivil anayasa” ve “demokratik parlamenter sistem”e dönüş değil, “tek kişilik ucûbe yönetim”i revize paravanında “50+1” yerine “yüzde 40” gibi rötuşlarla Erdoğan’ın önünün açılması hesâbına yeniden seçimini teminat altına alma ve “tek adam rejimi”ni tahkim maksatlı olduğu ortaya çıkıyor.
Hedefin yeni fahiş vergi ve zamlarla daha da derinleşen ekonomik çöküşten dış politikaya her alandaki savrulmaya karşı zaman kazanma ve oyalama oyunu olduğu her haliyle sırıtıyor. Siyasi iktidarın saplandığı çıkmazda muhalefeti de “suç ortağı” yapma tuzağının kurulduğu tesbitleri bir defa daha doğru çıkıyor.
“OTORİTER REJİM” OYUNU…
Amaç, yüksek faizlerle faiz lobisinden, tefecilerden, dolar spekülatörlerinden aldığı paralarla “tâlimatlı rakamlar”la hiber enflasyonu “düşüyormuş” gibi göstermek, muhalefetin eleştirilerini öteletmek, “yeni anayasa” söylemleriyle gündemi işgal edip koltukta kalmak.
Belli ki iktidardakilerin yıllardır ateşleyip alevlendirdikleri “kamplaştırma ve kutuplaştırma siyaseti” artık kâr etmediğinden, yine “algı yönetimi”yle “millet ittifakı”yla oluşan demokratik muhalefetin “yumuşatılması”, halkın demokratik tepkisinin söndürülmesi hedeflenmiş. Bu kumpasla “parlamenter sistem irâdesi” karartılırken, “otoriter rejim”i bir nevi “normalleştirme” tezgâhı işletilmeye yelteniliyor.
Gerçek şu ki topyekûn demokratik restorasyon için evvela Türkiye’nin temel problemi olan, yürütmeyi, yasamayı ve yargıyı vesâyet altına alan ve bütün kurumları çürüten “tek kişilik rejim”den kurtulması gerekiyor. Bu demokratik zemin hazırlanmadıkça ne siyasette “normalleşme” sağlanır ve ne de demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü olur.
Başta ana muhalefet olmak üzere demokratik muhalefetin buna dikkat etmesi büyük önem taşıyor.