"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Parlamenter sistem” yeniden gündemde

Cevher İLHAN
27 Haziran 2019, Perşembe
23 HAZİRAN SONUÇLARI - 3

Vakıa şu ki kumpaslarla yenilenen 23 Haziran seçimlerinde “millet ittifakı”na ve muhalefete “illet - zillet ittifakı” tahkirine, “teröre destek” bühtanına, “Rum -Pontus” isnadına, 40 bin insanın katlinden sorumlu Öcalan’a yazdırılan ve devlet ajansınca servis edilen “ısmarlama mektubu”ndaki “boykot çağrısı”na ve  terörist başının kardeşinin devlet televizyonunda AKP propagandasından “medet umulması”na infiâl gösterildi.

31 Mart mağlûbiyeti sonrası “kızgın demiri soğutalım” diyen Cumhurbaşkanı’nın, seçime iki hafta kala yine kutuplaştırıcı siyasetle İmamoğlu’nun kazanmasını “İstanbul’un Bizans’a teslim edilmesi” ile eşdeğer tutmasına, iktidarla muhalefeti “İslâmbol” - “Konstantinopol” diye kıyaslamasına, “darbeci Sisi”yi de işe katmasına ve “azgın azınlık” türü tezyiflere açık tavır sergilendi.  Ve “Emevî zihniyeti”yle dinin iç siyasete malzeme edilmesine varan vartada, “iktidar cephesi”nin en üst düzeyde savurduğu kavgacı-ötekileştirici hırçın öfke diline tepki verildi.  

“TEK ADAM REJİMİ”NE RED

Bu hengâmeoe, ağır kriz içindeki ekonomiden Suriye meselesine ve İran krizine, Ege adalarının işgalinden Akdeniz’de sondaj emrivakisine kadar dış politikada ve birçok alanda devasa problemler ağırlaşması, “tek adamlık rejimi”ni bu yönüyle de sorgulatıyor.

Bu bakımdan, en başta iktidara ilişik yorumcuların değerlendirmesiyle, devlet yönetimi ve ekonominin ehil ve liyâkatli ellerde olmayışı, bir türlü önü alınamayan yolsuzluklar, sosyal huzursuzluk ve gerginliğin gittikçe artması vartasında ahlâkî çöküşün derinleşmesi de seçim sonuçlarında etkili oldu. 

Ramazan’da her fırsatta dinî hassasiyetleri sonuna kadar kullanan, iftar programlarını ve teravih namazını parti mitingi arenasına dönüştüren, camileri, mihrap ve minberleri propaganda aracı olarak kullanıp partisine oy isteyen din istismarı ve tekelciliği bir defa daha ters tepti. 

Bu durum, Bediüzzaman’ın ikaz ettiği “menfi siyaset”in “dini dahilde menfi bir surette istimal ve istismarının artık siyasette prim yapmadığını ortaya çıkardı. (Sünûhat, 65-67)

AKP eski milletvekili Selçuk Özdağ’ın yakınmasıyla “Millet, yüce dinimiz İslâm’ın sandığa götürülüp siyasî hırslar uğruna oylamaya tabii tutulmasını istemediği mesajını verdi.” Keza Ömer Turan’ın “Sayın Cumhurbaşkanı, 18 senedir sizi ölümüne destekleyen benim gibi milyonlarca kişi artık sizi sorgulamaya başladı. Bunların bir kısmı benim gibi desteğini sizden çekti, bir kısmı desteğini çekmeyi düşünüyor, diğer kısmı ise sizi sorgulamaya başladı.” (omerturantv72,24.6.19)

Kısacası, millet baskıcı, otokrat yönetime râzı olmadığını, şatafat, yolsuzluk ve israfla muallel “tek adam rejimi”ne, iftira ve bühtan dolu seçim propagandasına, öfke ve nefret diline itirazını gösterdi. 

“TEK ŞAHIS SİSTEMİ”NİN İFLÂSI

Ve “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”nin çöküşü, daha geçen asrın başlarında Bediüzzaman’ın yaptığı “Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlâl” ikazının haklılığını ortaya koydu. (Muhakemât, 40-43)

Yine Bediüzzaman’ın “O kadar geniş dâire-i ahrâra (hürriyetçi fikir ve çevrelere) efkâr-ı umûmiyeden (kamuoyundan) başka  serpuş (başlık) olamadığından, riyâset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim” tesbitinin haklılığını okutturdu. (Münâzarât, 196)

Özetle, İstanbul seçimi sonuçları İstanbul’la kalmadı; “cumhurbaşkanlığı sistemi”nin iflâsıyla millet irâdesinin temsilcisi Meclis’e dayanan, demokratik parlamenter sisteme dönülmesi gereği tartışmasını tetikledi.  

Bundandır ki, “cumhur ittifakı”nın çatlayacağı, hatta AKP’nin çekilmesiyle dağılacağı, iktidarın Meclis’te çoğunluğu kaybedeceği, iktidar partisinde yeni siyasi aktörlerin ortaya çıkacağı ve Türkiye’nin bir sene zarfında erken seçime gideceği yorumları yoğunlaşıyor. 

Hülâsa, “millet ittifakı”nın “demokrasi ittifakı” hüviyetiyle daha da güçlenip yeni ortaklarla gelişeceği, “tek adam sistemi”nin tasfiyesiyle Türkiye’nin yeniden parlamenter sistemle Meclis’in hâkimiyetine, hukuka, yargı bağımsızlığına, yargı bağımsızlığına dönüşü gündemi 23 Haziran’ın en büyük sonucu oldu.

Zira Türkiye’nin kurtuluşu, Bediüzzaman’ın târifiyle “hâkimiyet-i milletin, yani efkâr-ı âmmenin misâl-i mücessemi (cisimleşmiş hali) olan Meclis-i Mebusân’ın (Millet Meclisi’nin) hâkim”, Meclis’in içinden çıkan “hükûmetin hâdim ve hizmetkâr olduğu”, meşveret, hak ve hukukun esas alındığı demokratik hürriyetçi parlamenter Meclis sisteminde. (Divân-ı Harb-i Örfi, 21-25; Münâzarât, 41-42)

Okunma Sayısı: 2390
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı