Bütün kamuoyu yoklamalarında “cumhur ittifakı” yüzde 40’ların altında kalınca büyük iddialarla getirdikleri “sistem”de seçilemeyeceğini anlayan Cumhurbaşkanı’nın “50+1’in mahzurlu olduğunu anladık” hayıflanmasıyla “yüzde 50+1 pişmanlığı” ve rahatsızlığı tartışması devam ediyor.
Belli ki muhalefetin “demokratik parlamenter sistem işbirliği”ni hesaba katmadan yüzde 50+1’i dayatan “iktidar cephesi”, seçmen irâdesinin aleyhine döndüğünü iyice fark etmiş; bundandır ki yine bir yerlerden düğmeye basılmış; çark sinyalleri çakılıyor.
Adalet eski bakanlarından ve hâlen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek’in “Ülkenin iyi yönetilmesini engelleyen 50+1 ciddî problem çıkarıyor ve çıkaracak, önemli sıkıntılara sebebiyet verip Türkiye’yi kaosa sürükleyecek” yakınması bundan.
En son bir AKP milletvekili açıkça “50+1 sun’î birtakım ittifakların önünü açıyor” diye bu tedirginliği nazara verirken, AKP MKYK üyesi Şamil Tayyar’ın sosyal medya hesabından peşpeşe attığı “50+1 ‘Soros ve ekibinin Ak Parti içindeki uzantıları’ tarafından Cumhurbaşkanı’na ve sisteme kurulan bir tuzaktır” diye başlayan tivitleri açık bir ikrar olarak kayda geçiyor.
Ve bu ikrar, “ucûbe sistem”in kutuplaştırıp istikrarsızlığa ittiğinin itirafı olurken, baştan beri muhalefetten, hukukçulardan ve sivil toplumdan gelen çağrıların haklılığını bir defa daha tescil ediyor.
HANİ “SİSTEM’ TIKIR - TIKIR İŞLİYORDU”?
Vakıa şu ki muhalefetin “50+1’in “kimlik siyaseti”yle hoyratça istimal ve istismar edilip kutuplaştırmaya sebebiyet vereceği ve Türkiye’yi bâdirelere atacağı” uyarıları hep kulak ardı edildi.
AKP kurucularından Ertuğrul Yalçınbayır’ın “iktidarda kalma hevesiyle ‘tek kişilik yönetim”in canhıraş savunulduğunu belirtip, “Devletin başı bir partinin başı olamaz. Türkiye’de hesap verebilirlik ve açıklık yok. Sadece iki dudak arasından dökülenler var. Bugün Türkiye’nin hali iyi değil, sistem yanlış, yönetim kalitesi kötü” analizi durumu özetliyor. (Hilal Köylü, DW Türkçe, 16.11.21)
Bundandır ki her fırsatta “sistemin dört dörtlük tıkır tıkır işlediği”nden, “her şeyin iyi gittiği”nden dem vurulurken, Cumhurbaşkanı Yardımcısı “restorasyon” adı altında bakanlıklarda müsteşarlığın yeniden ihdası, kabinenin Meclis’te güven oylaması, bakanların Parlamentoda milletvekillerinin sorularını cevaplandırması gibi sistemi makyajlama teşebbüslerinin arkası gelmedi.
Bundandır ki ekonomik çöküşten dış politikaya Türkiye’nin dibe vurmasına, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının berhava edilmesiyle yüz binlerce vatandaşın maddî ve mânevî haklarının fütursuzca gasbedilmesine karşı iktidardakilerin âdeta üç maymunları oynanması; ve “iktidar cephesi”nin kerâmeti kendinden menkul medhiyelerle fiyaskoyu bir tek “50+1’e hasretmesi siyasî iktidarın “sistem”i sorgulama samimiyeti(sizliği)ni ele veriyor.
Özetle, son “50+1 pişmanlığı” da millet nezdinde tükenen ve artık yüzde 50 oyu alamayacağını gören Saray iflâs eden “sistem”i makyajlayıp “güncelleme” katakullisi peşinde. Saray’dakiler, millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in yasama ve denetim işlevinin ıskartaya çıkarıldığı, yargının “tepeden tâlimatlandırıldığı” “tek kişilik sistem”i ikameye uğraşıyor.
Bu katakulli ile koparılan fırtınada iktidar, muhalefet için kurduğu, ancak kendi düştüğü 50+1’i Türkiye’nin demokratikleştirmesi, temsilde adâletin sağlanması için değil, daha az oyla “otoriter sistem”i canhıraş sürdürmeye yelteniyor.
CUMHUR’DA NELER OLUYOR?
Ne var ki bizzat AKP’nin son Başbakanı’nın, “Bu sisteme göre yüzde 50 üzerinde oy alamayan hiçbir parti iktidar olamayacak. Öyle yüzde 30’la iktidar olmak yok. Seçmen oyunun en az yarısından fazlasını alacaksın” çıkışının ardından iktidar partisinin artık bu oyu alamayacağının açığa çıkması üzerine, yeniden “böyle bir şey demedik” çarkına başvuruluyor.
Özetle, OHAL altında bütün devlet imkânları hoyratça kullanılarak yüzde 51.28’le geçen “sistem”de sandık güvenliği açısından oldukça tartışmalı seçimde 51.7 ile seçilen Cumhurbaşkanı’nın “50+1’de galiba hata ettik” hayıflanması “tek kişilik yönetim”in iflasının açık ilânı oluyor.
Bu arada 50+1’in “sistemin meşruiyet temeli” olduğunu ileri süren Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı’nın istediğini bile bile “50+1’in kaos getireceği” hayıflanmasını “Türkiye’yi istikrarsızlığa gömen, tuhaf, tahrip gücü yüksek felâket ve abesle iştigal” görüp “Ne yapmaya, kimlere şirin görünmeye çalışıyorsunuz, niyetiniz nedir?” tepkisi dikkat çekici. Ve “özellikle altı partinin demokratik parlamenter sistem arayışları için seri toplantılar düzenlediği dönemde 50+1 eleştirilerini her anlamda kuşku verici” bulması “‘cumhur ittifakı’nda neler oluyor?” sorusunu sorduruyor.