Televizyon kanallarında gösterilen çoğu dizinin milletimizin manevî ve kültürel değerleriyle uyuşmadığını belirten eğitimci İsmail Hakkı Avcı, "Aile mahremiyetimizi tahrip eden bu nevi film ve dizi furyasına karşı uyanık ve tavizsiz bir tavır içinde olunmalıdır" dedi.
Televizyon aile mahremiyetini tahrip etti
Eğitimde tv’nin yeri nedir?
Eğitimde tv’nin yeri, bir vasıta olarak faydalanılacak en iyi teknolojidir. Bu, müsbet ve gerçekten eğitici yayınlar yapılması kaydıyla tabiî. Halihazırda tv yoluyla yapılan yayınlar olumsuz eğitilmeye meyyal bir vaziyette. Tv yapımlarının senaryosu başlangıçta bir dönemlik olarak tasarlanmışken, ilginin fazla olması üzerine uzatılarak ve mizansenler uydurularak Brezilya dizileri hâline getiriliyor. Dolayısıyla ilk başladığı konudan uzaklaşıyor ve bize uymayan ve aileleri ve bilhassa çocukların iç dünyasını tahrip eder bir vaziyet alıyor. Ve bu durum aile mahremiyetini de katleder bir tahribata bürünüyor.
Dışarıdan ve içeriden millî birliğimizi ve muhafazakâr hayatımızı tehdide çalışan bu nevi film ve dizi furyasına karşı uyanık ve tavizsiz bir tavır içinde olunmalıdır. Bizde gayet serbestçe bu melânetlerin işlenmesinden başka, Müslüman memleketlere de bu pespayeliğin ihraç edilmesi vahim bir durumdur. Sanki ‘Biz böyle rezil bir hayat yaşıyoruz, sizler de böyle olun’ denilmek istenmektedir. Medyanın da böyle yapımları reklâm edip övmeleri, bize meydanın boş bırakıldığı intibaını vermektedir.
Özellikle ilkokul çağındaki çocukların tv programlarından etkilenmeleri ne yönde oluyor? Bu etkilenmenin negatif ve pozitif yönleri nelerdir?
Günümüzde çocuklar tv’siz yapamıyor. Mutlaka günün birkaç saatini bu teknolojik harikanın karşısında geçiriyorlar. Ama kendilerine faydalı ve müsbet eğitici yayınları mı izliyorlar? Denetim ve ikaz eden de yoksa, büyük çoğunlukla onların eğitiminde ve şuuraltında olumsuz tesirler bırakacak yayınlar sebebiyle kötü etkilenmektedirler. Genelde negatif etkilenmeler var. Dizi filmleri takip eden çocukların hayatına ve hareketlerine, seyrettikleri hâller ve davranışlar giriyor. Yani günlük hayatında dizideki olaylar ve sözler yer alıyor. Âdeta işlerini, gördüklerine göre ayarlıyor. Benlik gelişmeleri ve şahsiyetleri ağır darbe ve yaralar almaktadır. Kimlik arayışına düştükleri zaman da geç kalınmış oluyor. Bu arada ebeveyn bile aynı hâllerde bulunabilmektedir. Böyle bir durumda kendini bile kaptıranların, çocuklarıyla alâkadar olması ve istikametini doğrultması da güçleşebiliyor. Öğrencilerin her iki cins arasındaki davranışları ve birbirleriyle haşir neşir olmaları normal ve tabiî gösterilerek böyle bir hayat lanse edilmektedir. Gençler arasındaki aşırıya giden ve geri dönülmeyecek durumlarla neticelenmesi ve bunların evlerde beraberce kalarak istediklerini yapabilmeleri, gayet sıradan bir hâlmiş gibi gösteriliyor. Ebeveyn ve büyükler, vazifeli ilgililer çocuklarla gerçekten ilgilenmeyi ciddiye almalılar ve insan neslinin makul ve sıhhatli devamına çalışmalıdırlar.
Bu konu hakkında eğitimciler çocuklarda bilinç oluşturabilmek adına neler yapabilirler?
Burada eğitimcilere ve bilhassa ebeveyne çok iş düşmektedir. Gerçi bu konuda bilhassa ‘Devlet’e de çok iş düşmektedir. Yani kendi millet ve halkının fertlerine iyi ve onu eğitecek, faydalı bir unsur hâline getirecek yayınlar yapması icap etmektedir. Bizim dışımızdaki memleketlerde bu böyle. Ancak, bizde devlet eliyle ve devletin sessiz kaldığı ve icap eden tedbirleri almamasıyla, iyiliğimizi istemeyen ve kötü niyetlilerin her türlü fenalığı yapmalarına fırsat verilerek tahripkâr bir zemin meydana getiriliyor. Burada STK’ların çıkardığı ses sönük kalıyor. Bu durumda başta ebeveynlere çok iş düşüyor. Olumsuz örnekler sergileyen dizilerin gündüz ve çocukların uyanık olmayacağı saatlerde yayınlanması gibi düşüncelerle de vakit kaybedilmemelidir. Bilakis bu nevi film ve diziler hiç gösterilmemeli veya ciddî bir çeki düzen verilmelidir.
Anne ve babalar çocuklarıyla tv programlarını izlemek noktasında nasıl bir yol izlemeliler ?
Çocukları için tv programlarında seçici olmaları gerekiyor. Çocuğunu yerinde ikazlarla ve ikna ederek az da olsa müsbet programlara yönlendirmesi icap ediyor. Kendileri de pespaye dizi ve programları izlemeyerek onlara örnek olmaları da gerekmektedir.
Çocuğu tv seyretmeye itecek tavırlardan da kaçınılmalıdır. Bir şey sorduğu veya yardımımızı istediğinde onunla ilgilenmeli ve baştan savılmamalıdır. Onunla alâkadar olunarak hem meselelerini halleder, hem de tv’de izlemesi ihtimali olan olumsuz programlardan bir derece uzaklaştırabiliriz. Ayağımın altında dolanmasın, meşgul olsun diye tv karşısında çocukları bırakmamalı, bilakis bazı iyi programlar beraber izlenmelidir. Bazı dizilerdeki seyircinin gözüne sokulurcasına işlenen ve alile birliğini zedeleyen sahneler kötü örnek olmaktadır. Seyrede seyrede mânevî dinamikleri zayıf alilerde çatırdamalara bile sebep olabilmektedir. O meşru olmayan davranışlar ve münasebetler tabiî ve olağan gösterilmektedir. Hatta, filmdeki karakterlerin maddî dertlerinin olmaması, her türlü imkânlara sahip olmaları böyle bir hayata imrendirmekte ve insanları tembelleştirerek kolay para kazanma yollarına bile itebilmektedir.
Sanal âlemin çocukların iç dünyasındaki yansıması nasıl olur? Çocukların davranışlarına nasıl yansır, bir eğitimci olarak gözlemleriniz nelerdir?
Çocuğun izlediği bir program veya dizideki hâdiseler onun şuuraltında ve hayalinde çoğu defa yer tutmaktadır. Gözünün önünden gitmediğinden, günlük işlerinde ve konuşmalarında dizideki ahval yansımaktadır. Âdeta hayatını dizideki formata uydurmak gayreti içersinde olabiliyor. Böyle böyle aslından ve millî benliğinden uzaklaşmalar olabilmektedir. Dizide karakterlerin şahsında gösterilen hayat ve davranışları benimseyerek bunları gerçek hayatmış gibi idrak ederek kendi hayatının da böyle şekillenmesi isteğiyle mukabil davranış ve isteklerde bulunabilir. Yaşadığı hayatı, dizide gördükleriyle bağdaştırıp yanlış ve neticesi üzücü yönlendirmelere sapabilir.
Zamanla gerçek hayatın dizilerdeki gibi olmadığını, görmeye alışık olduğu hayatı hakikatte göremediğinden hayal kırıklıkları ve başarısızlıklar içersinde dünyanın onlar için manasız ve yaşamanın gereksiz olduğu zannına kapılabilmektedirler. Sade çocuklar değil, yetişkinler ve bilhassa yaşlılarımızın dizilerde yaşananları gerçek olarak algılayarak bize acı acı tebessüm ettiren konuşma ve tesbitlerine de muhatap olmaktayız.
TV kanalı ile normalmiş gibi gösterilen bazı yayınlar ( Bez bebek- Sihirli annem gibi) çocukların algı ve bilincini ne yönde etkiler?
Çoklukla onların izlediği ve normal şartlarda gerçekleşmeyecek konuların işlendiği sahneler, üzerlerinde kalıcı tesir yapabiliyor. Gerçek hayatta bunları tatbik etmek isteyenlerin çıkabildiğini işitiyor ve görüyoruz. Basında da yer alan olumsuz neticelere şahit oluyoruz. Olağan üstü ve sihirli sahnelerin etkisinde kalan bazı çocukların bunları denemeye kalktığını, yaralanma ve hatta ölümle neticelendiğini müşahede etmekteyiz Bu filmlerin tesirinde kalan çocuklar, gerçek hayata intibakta zorlanıyor, Gördüklerinin tesirinde olarak çevresiyle bağı zayıflamış ve biraz melankolik dolaşıyor.
Karakter oluşumunda bu yansımalar ne gibi sonuçlar doğurur? Çocukların yanlış doğru ayrımı yapabilme yetisi ellerinden bu programlar aracılığı ile alınmış olur mu?
Evet, maalesef çocukların doğru veya yanlışı ayırt edebilme iradelerini böyle yayınların tesiriyle kullanamamalarına yol açılmaktadır. Dolayısıyla ayırt edebilme kabiliyetleri de ellerinden alınmış olmaktadır. Çocuk önündeki kötü örneğin iyisini ve doğrusunu görmediğinden ve ona bildirilmediğinden mevcut kabiliyeti, işletilmeyen maden gibi gizli kalmaktadır. Bu da onun gelişmesini ve bir şeyler yapabilecek evsaftayken işe yaramaz bir tüketici vaziyetine getiriyor.
Film ve diziler seyircinin önüne kolay bir şekilde gelmiyor. Pek çok hazırlık safhasının yanında çekim esnasındaki uzun çabalar ve emekler de söz konusudur. Birkaç saniye veya dakikada seyredilip geçen sahneler, saatler süren bir çalışmanın neticesinde gerçekleşmektedir. Oyuncu seyrettiğimiz saniyeler için defalarca kamera karşısına geçerek aynı hareket ve konuşmaları yönetmenin tamam demesine kadar mütemadiyen tekrarlamaktadır. Ben de yıllarca yardımcı oyuncu olarak setlerde bulunduğumdan bu ahvale aşinalığım söz konusu.
Burada şunu da belirtmek isterim ki; oyuncuların pek çoğu basit bir yapıda ve cahil durumdalar. Gazete bile okumayanlar çoğunlukta. Elinde bestseller kitaplardan biriyle gördüğünüz oyuncu, o kitabı birkaç sayfa okuma zahmetine bile katlanamamaktadır. Olumsuz görüntü veren dizi senaryolarının yazarları çoğu defa kendi iç dünyalarını ve ruhî çirkinliklerini de yansıtabilmektedirler.
Netice-i kelâm olarak RTÜK, bu milletin yapısına uymayan programlarla ilgili tedbirler almalı ve icap eden denetimlerini yapmalıdır. Cemiyetimizdeki kuruluşlar daha tesirli faaliyetler yapmalıdırlar. Ebeveyn tv programlarında seçici olmalı ve çocuklarına bu istikamette ipuçları vermelidirler. Tv ile olan arkadaşlıklar sınırlı olmalı ve sık muhabbetten kaçınılmalıdır. Ve çocuklara daha fazla alâka gösterip, açıklarını kapatarak, hareketlerini müspete kanalize etmenin yollarını tespitle doğru ve yapıcı istikamette çalışılmalıdır, vesselâm.
EBRU OLUR