"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâinat, ilâhi bir musıkî alanıdır

Dr. Dolunay Coşkun
11 Aralık 2018, Salı 01:41

“Hatta kulaktaki zar, nur-u iman ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen manevî nidaları işitir.” 

(B.S.Nursî, İşârâtü’l-İ’câz)

Bazen öyle bir musikişinas sese ihtiyaç hisseder ki ruh, alsın seni taa bir yerlere götürsün, taşısın istersin. Gönlümüzdeki hakikatlerle karşılaştığında ise o duyduğun sesin hakikatlerin sesi olmasını dilersin.

Kâinatta yayılan ve her masnudan gelen sesleri, duyulan ve keşfedilen tarzda hissetmek istersin. Hep o sesi arar, zaman zaman aradığın sese kavuşur, bazen de bir türlü kavuşamazsın. Oysa kâinatta türlü türlü sesleri duyanlar, yazıya aktaranlar, kayıt altına alanlar olmuşsa da önemli olan gönle dokunanı, Rabbimizi bize hissettireni bulmak ve yakalamak olmalı değil mi?

Oysa yeryüzünde elimane, yetimane ve hüzün dolu o kadar çok sesler var ama aradığımız hiçbir ses bu sesler ve ritimler değil. Bu hüzünsü sesler, çaresizliğin ezilmişliğin garipliğin çözümsüzlüğün naraları adeta. ‘’Lisan-ı hal ile yapılan zikirleri, tesbihatları”1 fehmedemez, asla yakalayamaz ve hayata depresif bakar, seni de yanında tutmaya çalışır. İmani bakışı, yakalayamadığı için aslında tüm duyguları ve içi sızlar. “Hattâ o nur-u iman sayesinde rüzgârların terennümatını, bulutların nâralarını, dalgaların nağamatını ve hâkezâ yağmur, kuş ve saire gibi her neviden Rabbânî kelâmları ve ulvî tesbihatı işitir’’ diyen Bediüzzaman’ı anlayamaz, kendi dünyasına ve alemine alamaz. Ruhu imanla ışıldamadığı için esarettedir sanki ve kâinattaki orkestranın nağmelerini hissedemez.

Oysa aradığımız bizi tebessüm ettiren, bizi alıp götüren ulvi bir hüzündür. Hakikatın ağırlığını taşıyamamaktan ve Rabbinden ayrı kalmaktan gelen bir hüzündür. Lakin sen bıraksan da O seni bırakmayan bir sestir her zaman.

Dünya, nasıl güneşten kopup ayrılan bir ateş parçası iken, döne döne soğuyup, dışında serin ve yaşanılır bir yere dönüşmüştü. Nurdan bir damladan koparak dünyaya gelen bir mümin de, içinde kor dolu bir alevi taşır. Ama dışı serindir yaşanılasıdır, tebessümlüdür. Rabbinin izzetiyle dimdik ayaktadır, çözümsüzlüğün girdabında kalamaz, vazgeçemez terk edemez, mevziini bırakamaz. Seni coşturacak, ayağa kaldıracak ümit dolduracak ulvi hüznün ümidi, kâinattaki harikulade seslerdir, ‘’Sanki kâinat, İlâhî bir musikî dairesidir’’ diye tamamlar Bediüzzaman ifadelerini.

Bu sesler, Rabbimizin bizimle söyleşisisidir adeta. Ve kâinatta da sürekli bu musiki çalmaktadır, duyan kulaklara, işiten kalplere, fehmeden akıllara. Hepimizin, ayağa kalkma, kaldırma, kol kola yürüme, koşma, kâinattaki sesleri duyma, kâinatla bir olma, aynı müziğin ritmine kapılma vaktidir. Sadece tek hece olma vaktidir. Ya HAYYY, Ya HAYY, Ya HAYY

Selam ve dua ile.

Okunma Sayısı: 1872
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ALP

    11.12.2018 12:20:13

    Hayy'dan her gelene HAY/Y HAY/Y, Heyy Hayırhah Hayy'a Hayırla Hayy/ratla Var, Vayy Hayysız Hayyratsız geçen Hayyat'a VAYY, Cűmlemize HAYY HAYY Ya HAYY Adamı/ÍNSANI, VesSelâm/Et,...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı