"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Merak duygusu

Dr. Dolunay Coşkun
06 Nisan 2020, Pazartesi
Amaç: Merak duygusunun, insan hayatına zarar verici yönünü, kontrol altına almayı öğrenmek.

Hastalar Risalesi’nin ‘Onuncu Devası’ndan yola çıkarak, lüzumsuz merak duygusunun insanda hangi durumlara yol açtığını, bu duygunun nasıl yönetilmesi gerektiğini, faydalı ve zararlı kısımlarının olup olmadığı sorularına cevap arıyoruz. Psikolojide genellikle merak “bilme isteği” şeklinde tanımlanır. Risale-i Nur’da ise merak duygusu iki farklı şekilde işlenmiştir.

Merak duygusu, hayreti arttırmak, hakikat’ı bulmak amacıyla kullanıldığı zaman hayatın anlam ve hikmetine dair bir çok sırların açılmasına sebep olur. Yaratıcısını tanımak ve O’na doğru gelişen muhabbetin oluşumuna yol açar, bu tür bir merak kemalata sevk edicidir. Risale-i Nur’da anlatılan bir hikâyede korku ve şaşkınlık veren bir dizi olayların ardından gelişen merak duygusundan bahsedilir. Bu hikâyede oluşan korkularda Cenab’ı Hakk’ın Kendisini tanıttırmasına götüren bir yol vardır. Merak duygusuyla bu yaşanan olayların arkasındaki sırrı anlamak ve çözmenin peşinde koşulur. “Şu tatlı havftan bir merak neş’et etti.” Acaba beni tecrübe edip ve Kendini bana tanıttırmak isteyen ve bu acip yol ile böyle acip bir maksada beni sevk eden kimdir? İşte şu merak-ı mârifetten, sahib-i tılsımın muhabbeti neş’et etti. Bir diğer hikâyede, Yaratıcıyı bizatihi görme ve bilmeyi sağlayacak olan, kemalini, cemalini, hikmetini, istek ve arzularını ortaya koyacak meraktan bahsedilir.

Yine 31. Söz’ün 4. Meyvesi’nde geçen bölüme bakarsak; “Doğrudan doğruya O zâtla konuşsaydım, benden ne istiyor anlasaydım, O’nun hoşuna gideni bilseydim der. Acaba, bütün mevcudat kabza-i tasarrufunda ve bütün mevcudattaki Cemâl ve Kemâlât O’nun Cemâl ve Kemâline nisbeten zayıf bir gölge ve her anda nihayetsiz cihetlerle O’na muhtaç ve nihayetsiz ihsanlarına mazhar olan beşer, ne derece O’nun marziyâtını ve arzularını anlamak hususunda hahişger ve merak-âver olması lâzım olduğunu anlarsın.”

Bu iki anlatımda geçen merak duygusu “olması gereken” merak duygusudur. ‘Onuncu Deva’nın başında geçen cümlede, “Ey lüzumsuz merak eden hasta’’ diye başlayan ifadelerinde “lüzumsuz merak” kavramından bahsedilir. Genelde, bir hastalık vuku bulduğunda, kişide bir korku, panik hali ve kabullenememe evresi başlar. Hastalığı ile ilgili araştırmalar, sorular başlar. İlk soru ‘Neden ben?’dir. Daha sonra neden bu hastalık başıma geldi? sorusu gelir. Şimdiye kadar yoktu? Nasıl oldu? Neden oldu? Şimdi ne olacak soruları arka arkaya sorulmaya başlanır.

“Evet merak, hastalığı ikileştirir. Maddî hastalığın altında, merak ile mânevî bir hastalığı kalbine verir; maddî hastalık ona dayanır, devam eder” cümlelerinde olduğu gibi tıbben hastalık hastası diyebileceğimiz bir duruma doğru geçiş olur.

“Hem merakın kendisi de bir hastalıktır” bu durumdaki tabloya tıb dilinde hipokondriazis de denir. Hipokondriazis, kişilerin ciddî bir hastalığa yakalanma durumunda aşırı endişe duyması ve meraklanması durumudur. Halk arasında hastalık hastası olarak da ifade edilir. Bunlar bedenî hastalıklara sahip olduklarına inanır ve sık sık doktora başvururlar. Fakat doktorun muayene sonrasında hasta olmadıklarını söylemesi üzerine, hasta olmadıklarına inanmazlar. Hasta olmadıklarına ikna etmek oldukça zordur, bu yüzden sürekli farklı doktor arayışlarına girerler. Bu meraklarından dolayı, son olarak psikiyatriye başvurmak zorunda kalırlar. Hissedilen ağrılar, ciddî hasta olduklarına inanmalarına sebep olur. Bu meraklı yapıları dolayısıyla hem maddî hem de manevî açıdan kendisine, çevresine ve sevdiklerine zarar verirler.

‘Onuncu Deva’da merak konusuna yaklaşım, psikoterapi yöntemi olarak görülebilir. Endişe ve kaygı durumunu çözmek için, meraklanma duygusu hastaya izah edilebilir. Hastalığı arttıran ve ziyadeleştiren lüzumsuz merak duygusu, pozitif yönde değiştirilerek hasta iyilik haline getirilebilir. Nasıl ki her şeyi kusursuz ve noksansız yaratan Rabbimiz, hastalık gibi kusurlu görünen durumu da bilerek ve öyle olmasını isteyerek tercih etmiştir. Bu durum, tesadüfi ya da rastgele değildir. Merak duygusu ile İlâhî hikmeti suçlayarak bakmak, merhametini sorgulamak, tenkit etmek, sahibini görmezden gelmek, hastalığın ziyadeleşmesine yol açar. Merak duygumuzu, lüzumsuz şekle sokarak, korku, endişe, vesvese, itiraz, isyan, tenkid ve öfke boyutunda tutmasına ve o hâle getirmesine izin vermeyerek, bu hâlden uzaklaştırmalıyız. Hem var olan hastalığımızı hafifletebilir, hem de olmayan vehmi şeylerden kaynaklanabilecek hastalıklara da meydan vermemiş oluruz.

Sonuç: Merakımızı, Marifet Nur’unu tanıma ve bilmeye vesile kılmalıyız. Teslimiyet halinde O’ndan razı olma, hikmetini keşfetme, rahmetini fark etme anlayışına dönüştürmeliyiz.

Okunma Sayısı: 3829
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı