Risale libası giydim eynime,
İçinde kayboldum bol geldi üstad.
Sana talebelik benim neyime?
Hasılı başıma hal geldi Üstad.
Kur’an-ı mu’ciz-ül beyan dilinde,
Ondan başka kitap yoktur elinde.
Bolşevizme karşı yaban ilinde,
Sensiz geçen bir gün yıl geldi Üstad.
Fen ve felsefeden gelen inkarı,
Belini kırarak vurdun şamarı.
Artık canlanamaz kestin damarı,
Kaleler yıkıldı yel geldi Üstad.
Bir semazen gibi döndürün beni,
İçimde yangın var söndürün beni.
Müsait bir yerde indirin beni,
Ben yola giderken yol geldi Üstad.
Çağın tefsiriyle tanışmak onur,
Müşteri olanın önüne konur.
Ne kadar lezzetli Risale-i Nur,
Kaşık, kaşık yedim bal geldi üstat.
Yirmi dördüncü söz geçti elime,
Mızrabını vurdu gönül telime.
Kızılcık şerbeti verdi önüme,
İmdada beşinci dal geldi Üstad.
Ebu Cehil nesli her gün doğarken,
Rahmetin yerine zahmet yağarken.
İmansızlık seli yutup boğarken,
Can simidi “Sözler” sal geldi Üstad.
Deccal’in, Süfyan’ın önüne çıktın,
Materyalistlerin putunu yıktın.
Serlevha bu çağa adını çaktın,
Oyun bitti derken gol geldi Üstat.
Tam yirmi bir defa zehirlediler
Zindandan, zindana güldürmediler,
Sürgün evrakını mühürlediler.
Sürgündeyken dünya çöl geldi Üstat.
İmanı kurtarma davası için,
Evhamlı kalplerin devası için.
Yağmursuz toprağın duası için,
Susayan ruhlara Nil geldi Üstad.
İdamın istendi Divan-ı Harpte,
Korkuya yer yoktu o cesur kalpte.
Şöhretin duyuldu cenupta, garpte,
Bastığın kor ateş kül geldi üstad.
Güzelim Isparta Nur fabrikası,
Giydiği cübbenin var yüz yaması.
Kaması belinde üniforması,
Küllerin içinden gül geldi Üstad.