OECD göstergelerine göre Türkiye, öğretmen başına düşen öğrenci sayısında 41 ülke arasında 29’uncu sırada yer alırken, öğretmen ücretlerinde 32 ülke arasında 26’ncı sırada.
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aslıhan Aykaç Yanardağ, OECD göstergelerine göre Türkiye’nin öğretmen başına düşen öğrenci sayısında 41 ülke arasında 29’uncu sırada yer aldığını ve bu oranın OECD ortalamasının üzerinde olduğunu vurgulayarak, “Aynı verilere göre Türkiye öğretmen ücretlerinde 32 ülke arasında 26’ncı sırada” dedi. Gazete Duvar’da yazdığı yazısında öğretmenlerin sorunlarına değindi. Aykaç, zorunlu eğitimin her kademesinde öğretmen ihtiyaç olduğu halde atanamayan binlerce öğretmen adayının bulunmasına dikkat çekerek, “Aldıkları eğitime rağmen atanamayan öğretmenler yükseköğretim açısından da bir değer kaybı. Eğitim sistemiyle işgücü piyasası arasındaki uyumsuzluk eğitimini aldığı meslekte çalışmayan kitlelerin ortaya çıkmasına yol açıyor, bu durum eğitimcileri iki yönlü etkiliyor. Son iki yılda çeşitli nedenlerle KHK’larla ihraç edilen öğretmen kaybı da göz önüne alındığında söz konusu eğitim personeli açığının olumsuz etkileri daha da dikkat çekiyor. KHK’lı öğretmenler ve aileleri tamamen sistemin dışına itiliyor, çalışma imkânı bulamıyor ve bir başka toplumsal çıkmazın kaynağı haline geliyorlar” ifadelerini kullandı.
Çalışma şartları sağlık sorunlarını arttırıyor
Öğretmenin işinin aldığı ücret karşısında çok fazla olduğuna dikkat çeken Aykaç “Madalyonun diğer yüzünde ise OECD göstergelerine göre Türkiye öğretmen başına düşen öğrenci sayısında 41 ülke arasında 29’uncu sırada yer alıyor ve bu oran OECD ortalamasının üzerinde. Aynı verilere göre Türkiye öğretmen ücretlerinde 32 ülke arasında 26’ncı sırada. Öğretmenin sorumluluğundaki öğrenci sayısının artması eğitimin kalitesini olumsuz etkiliyor, öğretmenlerin meslekî becerilerini kısıtlıyor ve çalışma koşullarına bağlı sağlık sorunları ve sosyal sorunların artmasına neden oluyor. Eğitimcinin verimliliği azaldıkça öğrenme çıktılarının gerçekliğinden söz etmek daha da zorlaşıyor” şeklinde konuştu. Eğitimin yalnızca fizikî ve zihnî emek gerektirmediğine dikkat çeken Aykaç, “Öğretmenlerin üzerindeki duygusal emek yükü, iş tatminini de işe bağlılığı da doğrudan etkiliyor. Türkiye’de daha az tartışılan bir konu olsa da öğretmenler kötü çalışma standartları ve duygusal emek yoğunluğu nedeniyle sıklıkla ruhsal sorunlar, depresyon ve çöküntüyle karşı karşıya kalıyor” dedi.