"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir dostu ebediyete uğurladık

30 Kasım 2014, Pazar
18.11.2014 tarihinde Tayyip Ekmen kardeşimiz aramızdan ayrılıp, ebedî hayata intikal etti.

Kim bilir nerede, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, taht misali  o musalla taşında” diyor 35 yaş şiirinin şairi Cahit Sıtkı… Evet nerede, ne zaman, kaç yaşında, Azrailin merhaba diyeceği, kapımızı çalacağı belli değil. Ecel gizli olup, Allah’ın ilminde saklıdır. Bunun için her an ölüm gelebilir. Bundan dolayı her an ölüme hazır olmak durumundayız.
Ölüm hakikatı belki de insanoğlunun en büyük meselesidir. Cenâb-ı Hak, Mülk Sûresi 2. âyetinde,  “Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur,” diyor. Dikkat çekici bir durum; mevt hayattan evvel zikrediliyor. Buradan da ölümün ne büyük bir insanî mesele olduğu anlaşılıyor. Gerçekten ölüm dehşetli bir hakikattır. Bir hayat sona eriyor, yepyeni ve sonsuza doğru giden bir hayat başlıyor. Dünyaya gelişten, son nefese kadar, yaşanılan bütün hayat  safhaları, ölümün gerçekleşmesiyle bir anda yok olup gidiyor. Bütün yaşanılan dakikalar, yer, mekân ve taallukatıyla yokluğa gömülüyor. (zahiren )bütün dost ve akrabalar ile irtibat kesiliyor. Sonsuz bir sessizlik ve sükûnet mutlak olarak hâkim oluyor. Kabrin başında bütün iletişim kanalları zahiren kesiliyor. Manen ise bu kanallar kapalı değil. Peygamberler, evliyalar için muhabere kanalları açık.
Evet sonsuzluğa atılan ilk adımdır mevt. Sonsuzluk… Ebediyet… Galiba gerçek mânâda ebediyeti idrak eden başta peygamberler, evliyalar ve asfiyalardır. Çünkü dünya hayatını buna göre anlamış ve yaşamışlardır.
Dünya hayatının ne kadar kısa olduğu, şu satırlar ne güzel ifade ediyor.’’Ey nefis! Eğer dünya hayatına müştaksan, mevtten kaçarsan, katiyen bil ki, hayat zannettiğin hâlât yalnız bulunduğun dakikadır.’’ Ve devamında; “Bir kısım ehl-i tetkik,’’ Bir aşiredir, belki bir an-ı seyyaledir’’ demişler. Bu sırdan dolayı bazı ehl-i velâyet, dünyanın dünya cihetiyle yokluğuna hükmetmişlerdir.
Bu satırları bir dostun vefatı dolayısıyla kaleme aldım. Dostluk  semamızdan yıldızlar cennete doğru kayıp gidiyor. Üstadımız, “hergün otuzbin cenaze lisanı halleri ile el mevtu hakkun kaziyesini tastik ediyorlar” diyor. Bugün bu sayı yüzbinlere ulaşmış durumda..
Evet 18.11.2014 tarihinde Tayyip Ekmen kardeşimiz aramızdan ayrılıp, ebedî hayata intikal etti. Fâni hayattan, bâki hayata geçti. Mekân değiştirdi. Kabrin arka tarafına, rahmet cihetine müteveccih oldu. Günah cihetiyle öldü, fakat sevap cihetiyle inşallah kıyamete kadar yaşayacaktır. Çünkü geride kalan dâvâ arkadaşları hasenat defterine sevap kazandırmaya devam edeceklerdir inşallahürrahman…
Tayyip kardeş mudakkik bir Nur Talebesiydi. Tahkik ehliydi. Çok farklı bir Risale anlayışı ve yaklaşımı vardı. Teknik sohbetlerin renkli bir insanı idi. Dersin herhangi yerinde dersi durdurur, anlamak istediği veya dikkatları çekmek istediği yerle ilgili sorular sorar ve böylece dersi bir münâzara şekline sokardı. Çok daha  faydalı ve verimli olurdu ders… Güleç yüzlüydü. Ümit ve şevk doluydu. Kolay kolay kızmazdı. Çok hoş geçinen ve geçinilen bir arkadaştı. Daha bilmediğim birçok güzel vasıflara sahipti.
Tayyip kardeş, güzel insan sana Sevgili Üstadımızın şu satırları ile seslenmek istiyorum; “öyle ise ey kardeş, topraktan ve toprağa inkilâp etmekten, kabirden ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme! Peygamberin (asm) ağuşu seni bekliyor! Sen vazifeni bitirdin, ticaretini yaptın, hizmetini tamamladın, esbabın dağdağasından kurtuldun, vasıtaların karanlık perdelerinden hâlâs oldun, Rabb-i Rahiminin makarrı saltanatı ebedisinde perdesiz kavuşma âlemine müşerref oldun.
Cenaze kabre dahil edilirken, ikindi vakti girmişti. Tayyip kardeşimiz de ebedî hayata doğru ufule giderken, güneş de maddî hayatta ona eşlik ediyordu. ’’O vakit (asr-ikindi vakti) hem güz mevsim-i hazinanesini ve ihtiyarlık hâleti mahzûnanesini ve ahir zaman mevsimi elîmanesini andırır ve hatırlattırır. (Sözler, 9. Söz)
Şu satırların gösterdiği mana ile, kabre duhulun bu ikindi vakti ve güneşin ufule meyil zamanı harika bir tevafuk… Semada ince bir bulut bazen güneş ışığını perdelerken, bazen de açılarak güneş ışıkları başımızı okşuyordu…
Çok tatlı ve şirin bir hava vardı, defin yapılırken…
Ruhuna el Fatiha…

Abdullah TUNÇ

Okunma Sayısı: 2911
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı