"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İçimizdeki şems

10 Ağustos 2014, Pazar
Her gün güzel bir sabaha uyanmak hepimizin hayalidir. Güneş yüzümüze ışıklarını yansıtarak “Merhaba” derken; ona “Aleykümselâm” diyebilmeyi isteriz. Bu yüzden güneş bizim için çok önemlidir. Aslında yokluğunda evimize doktor değil karanlık gelir. Her gece karanlıktan aydınlığa uyanmak isteyen bir tek gözlerimiz değildir, kalbimizdir, ruhumuzdur ve diğer duygularımızdır.
Karanlık gizdir ve kendine sığınanları da gizler. Gizli kalmak isteyen karanlığın arkasına saklanır. Kalbinde bir güneş taşıyanlar ise, Elektrikler kesilse de korkmaz, mumlar bitse de umutları bitmez… Çünkü her zaman karanlığın kendisini ele vermeyeceğini bilir. İşte burada güneş devreye girer. Bütün zorluklara rağmen görevini yerine getirir, ruhlarımızı, duygu ve düşüncelerimizi aydınlatır, bizi korkunun kollarına teslim etmez. Gönlünde güneş taşıyanların gözünde korku olmaz. Kalbinde kin ve nefret yerine sevgi taşır.
Güneşten rahatsız olunmaz, güneşe karşı göz ve gönül kapatılmaz. “Güneşe karşı gözünü kapatan gündüzü kendine gece yapar” diyor Aziz Üstadımız. Öyleyse, daha çok güneş almak için pencerelerimizi kapatmak yerine, pencerelerimizi büyütmeliyiz. Hakikat güneşine karşı zulmet perdeleri çekmek olmaz. Zaten çekilse de hiçbir perde hakikat güneşini daimî olarak kapatamaz. İnsan ışığını kaybederse, yolunu da kaybeder, dalâletin çöllerinde kendisi de kaybolur. İnsanlığını, vicdanını ve merhametini kaybeder, canavarlaşır, vampirleşir, insan kanı içmeye başlar... İsrail’in Gazze’de yaptığı gibi...
Cahiliye devrinde insanları karanlıktan kurtaran, zulmetten nura çıkartan iman ve İslâm güneşiydi. O güneşin kameri olan Hz. Muhammed’e (asm) Efendimizin nurlu mehtabıydı. Allah, Şems Sûresi’nde buyurur ki; “Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” (Şems Sûresi, 1-10) Ama bu Kâinatın Güneşi’ni görmek isteyenler gördü. Diğerleri karanlıkta kalmaya devam etti. Tıpkı bu gün olduğu gibi. Asrımıza kamer olan Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî ise güneşin bir ışığıydı. Işıktı, çünkü her girdiği karanlığı aydınlığa dönüştürdü. Eğer bu gün bu ışığa sahip olmasa idim, ben de karanlıkta kalan bedbahtlardan olabilirdim.
Her sabah güneş bana bunları hatırlatmıyor, ama yağmurun ardındaki her güneş bana bunları hatırlatıyor. Yağmur gök musluklarını açarken; bulutlar elektrik anahtarlarını açıp kapatmaları ile şimşek ışığını çakarken, hep bulutlar arkasındaki birazdan parlayacak güneşi hatırlarım. Yağmur dinince güneş parlak yüzü ile gökyüzünü de, yeryüzünü de aydınlatır, gönüllerde güneşin gülümsemesi yansır. Ruhumuz aydınlanır, ümitlerimiz tazelenir.

MERVE İRİYARI
[email protected]

Okunma Sayısı: 854
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı