"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tek adam rejimi mi, komite diktatörlüğü mü?

Şükrü BULUT
23 Mayıs 2025, Cuma
Sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Son zamanlarda, istibdadı tarif etmek isteyenler daha çok “tek adam rejimi” veya “riyaset-i şahsiye” ifadelerini kullanıyorlar.

Zahiren doğru, kulağa da hoş geliyor. Gel gör ki, içinde bulunduğumuz Âhirzaman’da, cihanşümul müstebit dinsizlik cereyanları, ferde değil, cemaatlere dayanarak çalışıyorlar. Onlardaki tahribatlarda veya istibdatlarda “riyaset-i şahsiye” dediğimiz, fertlerin istibdatlarıyla olan şekilden ziyade; oluşturdukları şahs-ı manevîleri temsil eden komitelerle icraatlarını yapıyorlar. Zahiren fertler sahnede görünse de, her türlü çalışmalarında şahs-ı manevînin kuvvetli hâkimiyetini görebiliyoruz.

Bediüzzaman’ın Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte tanımladığı ahirzaman dilimindeki mücahedenin yeni hali de, ferdin istibdadını nazara almıyor. İstibdadın dünya çapında teşkilâtlı ve farklı ilgilerle bir araya gelerek cemaatleşmiş mücadelesini esas alıyor. Devletlerin ve milletlerin güçlerini aşacak cihanşümul oluşumlardan bahsediyor, Said Nursî… Ve nitekim zamanımızdaki belli özel şirketlere ait sermayenin, devletlere ve milletlere tahakküm edecek seviyelere çıktığını hepimiz biliyoruz. Dünyadaki bütün savaşların ve mücadelelerin küresel cereyanlara dayandığı günümüzde, yanlış olarak ferdî istibdadı öne çıkararak şikâyette bulunmanın neden hatalı olduğunu, iki zahirî sebebe bağlıyoruz. Bu sebeplerden biri, demokrasinin gereğini yapmaktan uzak diktatörlerin, birlikte çalıştıkları küresel cereyanları bilememesi/tanıyamaması olabilir. Veya o diktatörler, şerrinden korktuğu o dünya çapındaki cereyanı deşifre etmekten imtina ediyor. Meselâ Çin rejiminin geleneksel kimliği komünistlik olduğu halde, onun günümüzdeki uygulamasına bazıları “otoriter cumhuriyet” veya “kapitalizm” dediklerinde, muhataplarımızın, Çin’i emrine almış cereyanlarla yüzleşmemek üzere, uydurulmuş yeni kimlikleri kullandıklarını anlıyoruz. Fakat hakikat değişmiyor. Müstebit, semavî dinler düşmanı, Sovyetlerdeki Bolşevikler kadar insaniyetten uzak olan günümüz idarecileriyle karşı karşıya gelmemek için, bilerek hakikati kendilerince gizliyorlar.

Mevzubahsimiz elbette Çin değildir. Kırk küsur seneyi aşan zaman içinde, rejiminin tanımını yapamamış Türkiye’den bahsediyoruz. Günümüz AKP hükümetini “tek adamlılıkla” suçlayanlar, iktidar içindeki/üstündeki  komite istibdadını gözden kaçırıyorlar. AKP’nin; kapitalist Marksistlerce elli küsur sene önce hazırlanmış bir projenin unsuru olduğunu söylemeden, suçlamayı parti başkanına yöneltenler, yarım asırlık cinayetleri, bu cinayetlerin faillerini; ülkenin kayıplarını, çalınmış istikbalini ve talan edilmiş halini efkâr-ı ammeden kaçırmış oluyorlar. Çaktırmadan, reis-i cumhuru, olağanüstü dâhilikte ve yüzlerce tahribatın başında gösteriyorlar.

12 Eylül’ün faturasını AKP’ye yazacak değiliz. Hatta bu faturanın tamamını ANAP’a da yıkamayız. Pentagon’un emrindeki ihtilâlci Marksist/Kemalist subaylara en büyük hisseyi vermeyecek miyiz? Türkiye demokrasisini idama götüren bu ihtilâlin ülkeye ve millete bıraktığı hasarın tesbitini yaparken, toptancı davranmamak da dinimizin bir temel prensibidir. Hataların ve günahların başa verilmesi gerektiği prensibini biliyoruz. Gel gör ki, zamanımızda bireycilik/ferdiyetçilik her zaman başı temsil etmiyor. Bir cemaate, cereyana veya projeye dâhil olan yetkililerin dayandıkları noktaları gizleyenlerin, dolaylı olarak, insaniyete zarar veren tahribatçıları gizlediklerini de söyleyebiliriz. Özal’ın hulûs-u kalp ettiği şahs-ı manevîsinin (Neoliberallerin küresel önderleri Thatcher, Kohl, Reagan gibi kişileri hatırlayalım) kimliğini saklarsanız, mazlum ve mağdur milletimizin gözünde Özal’ı kahramanlaştırırsınız. AKP kurmayları için de aynı mantık geçerlidir. 12 Eylül’ün, Neoliberal-Neocon ittifakının ve Dünya Ekonomik Forumu’nun mahiyetini anlatmadan AKP’nin parti tavanına yapacağınız tenkidler, milleti ümitsizliğe düşürür.

Okuyucularımız için önemli olduğuna inandığım bir noktayı hatırlatayım: Dünyamızı küresel boyutta işgale kalkışıp fıtratı değiştirmeye yeltenenlerin uydurdukları yanlış terminolojiyi kullananlar, mutlaka mağlup olurlar. Bediüzzaman, ihtiyacımız olan doğru tanımları yapmıştır. Hürriyet, demokrasi, meşrutiyet, istibdadın çeşitleri, hürriyetin istismarı ve daha yüzlerce tarifi Risale-i Nurlarda bulabiliriz. Otoriter devlet, otoriter rejim, liberalizm, pazar ekonomisi, aşırı sağ, multikulturel ve daha onlarca yeni tabirle sosyal ilimlerimizde müşevveşiyete yol açanları, bir başka yazımızda ele alalım.

Bediüzzaman’ın; devletin, hükümetlerin ve adliyenin şahs-ı manevîlerine gösterdiği ihtimamı, Nurları okuyanlar, ahaliye anlatmak durumundadırlar. İsmet İnönü, Celal Bayar ve diğer CHP’li parti başkanlarına rağmen onları hedefe koymadan; din düşmanlarının, zındıkanın, haricî cereyanın, komünistlerin ve masonların hükümeti şaşırttığını veya iğfal ettiğini, Said Nursî’nin mektuplarından ve müdafaalarından okuyabiliyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz ayrımı biz de yapmalıyız. Zira elli seneye yakındır küresel deccaliyet, işi “tek adam” ile götürüyor. Onun mahiyetinin bilinmesiyle, kullandıkları “tek adam”larının sihirleri bitecek…

Okunma Sayısı: 1384
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İhsan

    23.5.2025 18:38:45

    Bazılarına göre çin lideri Şi diktatör değil, devlet otoriter kapitalist. Şimdi ne anladınız. Kuzey Kore diktatör, çin ise otoriter. Olaya fert temel hürriyetleri ve ihtiyaçlarının karşılanması olarak mı bakalım?

  • Raşit örenel

    23.5.2025 18:31:12

    Cemaatimizde "tek adam" rejiminden bahseden hiç kimse tek adamı zaten bir süperman olarak görüp, karikatür seviyesinde ele almıyor. Sadece Birinci Cihan harbi sonrası değil, Sultan Abdülhamid’in istibdadı için de "Bir ince tel gibi her tarafa hevâ ve hevesin tehyici ile çevrilmeye müstaid olan rey-i vâhid-i istibdadı" derken çeşitli hadise ve komitelerin tesiri kastediliyor. Dolayısıyla Yeni Asya okurları, istibdadtan, olağanüstü yetkileri tek adamın eline vermeyi anlıyoruz, tek başına o yönetimi değil. Olağanüstü yetkilerle donanan şahsın idaresinde; 1-Fiziki olarak her yere yetişemeyeceği için bazı memurlara kendilerini Nemrut gibi hissettirecek rüşvetler verilmesi. 2-"Tek adamın", haktan uzaklaştığından kendi iktidarını hakka rağmen sürdürmek için harici kuvvetlere rüşvetler vermesi tehlikesi beliriyor. Hülasa, olağan üstü yetkileri tek adama vermekteki asıl tehlike, gücü yetenin (komiteler, istihbarat örgütleri) parmağında oynatacağı bir güç odağının tesis edilmesidir.

  • Mehmet

    23.5.2025 15:30:15

    Küresel cereyanın tahribatını perde şahıslara yüklersek arkasındaki o dehşetli beynelmilel marksist/küresel cereyanları atlamış oluruz o zamanda bilinmesi gereken hakikat gizlenir.

  • Orhan Ali YILMAZ

    23.5.2025 12:55:23

    Algoritma, hem de "tamamen" yanlış kurulmuş...

  • Hüseyin İlhan

    23.5.2025 11:32:03

    1980 Darbecileri ve normal siyasete geçince işbaşına gelen siyasetçinin 'toplum mühendisliği,ile ülkemizde esaslı bir başarı sağladıkları idare dönemidir. Zira namazını saklı kılan biri neden bu milletin mabeynine 'kırmızı noktalı,yayınları ilk koyan,neden diktatörlüğü bir tarafa bırakın ülkede dini tahrif ve tahrip etme gayesi olanalrla beraber oldu.

  • Mustafa-kemal

    23.5.2025 11:22:33

    Üstadin kirk kaynaktan beslenen havuz benzetmesi enfes.bati islam ülkekeri icin tek adam idaresi uygun görüyorlar.ilginc.tek kiṣiyle anlaṣıp 3 tirilyonu götürüyorlar.trump un körfez ziyaretini hatirlayalim.ayrica tek Adam idaresi konusunda ülkemiz yeterince tecrübe sahibi.ders cijarilmassa tarih tekerrür eder.

  • Orhan

    23.5.2025 11:02:55

    Tekadamlığı veya otoriter rejim tabirlerini, yumuşak güç sahibi denilen sivil devrimciler ileri sürüyorlar. Bu bir şaşırtmacadır. Arkadaki projelere ve faillerine perde olarak yapıyorlar. Hatta bu anlamda uluslarüstü siyasette sert güç ve yumuşak güç tartışmasını yaptırıyorlar.

  • Semanur Tunoğlu

    23.5.2025 05:26:16

    Şükrü hocam ince bir ayırıma dikkat çekmişsiniz. Üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Allah razı olsun.

  • S.topuz

    23.5.2025 00:34:59

    ..."Aynen öyle de, ehl-i imana hücum eden ehl-i dalalet, -bu asır cemaat zamanı olduğu cihetiyle- cem'iyet ve komitecilik mâyesiyle bir şahs-ı manevî ve bir ruh-u habîs olmuş, Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor. Ve avamın taklidî olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an'ane ile gelen hissiyat-ı mütevâriseyi yandırıyor. Herbir müslüman tek başıyla bu dehşetli yangından kurtulmaya me'yusane çabalarken, Risale-i Nur Hızır gibi imdada yetişti. Kâinatı ihata eden son ordusunu {(*): Kâinatı dağıtamayan bir kuvvet onu bozamaz.} gösterip ve ondan mukavemetsûz maddî, manevî imdad getirmek hizmetinde hârika bir emirber nefer olarak Âyetü'l-Kübra Risalesi'ni İmam-ı Ali (R.A.) keşfen görmüş, ehemmiyetle göstermiş." Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Kastamonu - 55 - 🙌🌹🤲🌹❤☝️🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • receb

    23.5.2025 00:31:50

    Şimdi, bu beyanlar karşısında biz neredeyiz diye kendimize sormamız gerekir diye düşünüyorum.

  • receb

    23.5.2025 00:31:10

    Hatta o zamanlarda ki tahminimce 1952 yılı olsa gerek Emirdağ lahikasındaki siyasi analizleri yaptığı mektubunun sonuna üstad" Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki gün baktım ve bunu yazdım." der.

  • receb

    23.5.2025 00:27:02

    Yazılarınız genelde siyasi içerikli ve kendinize göre çıkarımlarınız var.Ancak benim Risale -i Nurlardan defalarca okuduğum ve anladığım üstadımızın bu asrın ve geçmiş asın hastalığını zaaf - ı iman olarak tarif etmesi ve mesaisini ona teksif etmiş olmasıdır.

  • receb

    23.5.2025 00:24:05

    12 Eylül darbesi ülkenin demokrasisine insan haklarına ilerlemesine darbeyi vurmuştur.Ancak siyasi partilerin ve halktaki özellikle kışkırtılan üniversite öğrencilerinin birbiriyle kavgasını ve anlaşamamasını nereye koyacağız.Birbirleriyle hür ortamda kavga eden anlaşamayan gençler hapishanelerde işkence gördü ve yüksek sesle uygun adım marş söylemek zorunda kaldılar.Hapislerle gerçek diktanın ne olduğunu gördüler darbe yıllarında.

  • Süleyman

    23.5.2025 00:21:29

    Tek adam rejimi teşbihi, demokrasi mücadelemize fayda sağlamadığı gibi, problemin ihatasını da engelliyor. Güzel bir yaklaşım. Tebrikler.

  • receb

    23.5.2025 00:17:34

    Yasakların kalkma sürecinde yanlış bir kararla siyasi yasakların devamı yönündeki söylemi de kendine olumsuz yansıdı.Demirel gerçeğinden çekiniyordu belki de.Dini hürriyetler alanında ise hatırlarsanız başörtüsü yasağını da kaldırmaya çalıştı ama muvaffak olamadı.Sonraki 1990 lı yılları hep beraber yaşadık.Kaos yıllarıydı.Koaliasyonlar uzun sürmüyordu.

  • receb

    23.5.2025 00:14:02

    ANAP ın seçilmesi aslında sürpriz oldu o zaman.Özal devlette Evren e rağmen bir şeyler yapmaya çalıştı.Ancak çok üzun süreli devam edemedi.Enflasyon onun puan kaybetmesine neden oldu.Öza'ın namazını nasıl gizli kıldığını öğreniyoruz sonradan.Yani laiklik o dereceydi o zamanlar.Ülkenin başbakanı namazını saklı kılmak durumundaydı.

  • receb

    23.5.2025 00:10:47

    Şükrü Bey hatırlarsanız 1983 seçimlerinde konsey şu an ismini dahi hatırlamadığım bir partinin seçilmesini istiyordu.ANAP son anda seçime girdi.O sıralar gerek konsey tarafından gerek yazan çizenler tarafından fazla bir şans verilmiyordu.Ancak millet Evren in bir bakıma bir partiyi dikte etmesine tepki gösterdi.Özal ı daha öncesinden AP hükümetleri zamanındaki bürokrasiden tanıyordu millet .Askeri yönetimin ise bir an önce gitmesini istiyordu.

  • Orhan

    23.5.2025 00:10:43

    Genel kabul veya magazin yaklaşımlardan kurtulmanın biricik yolu, yazılarımızda nurları taakip etmek, değil mi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı