18 Mayıs 2014, Pazar
Öyle çirkef ve tuhaf bir yer oldu ki yaşadığımız dünya.. Yapılanların, zulümlerin, mahkûmiyetlerin, adalet zannettiklerimizin ve daha nice yaşananların izahı mümkün değil. Zalimlerin zorbalıkları bütün dünyanın dört bir yanındaki masumları inletiyor. Suriye’de Esat diye bir zalim, Mısır’da Sisi, Arakan’da ayrı, Filistin’de ayrı…
Müslümanlar inim inim inliyorlar. Müslüman; islâmla şereflenmiş kutlu insan demek değil mi? O halde neden Müslüman adının geçtiği her yerde bir terör, bir fitne, bir şiddet, bir zulüm? Müslüman; elinden, dilinden emin olunan kimse değil mi? O halde neden İslâmî terör diye bas bas bağırıyor dünya medyası?
Günümüz büyük medya patronları ve dünya zenginleri. Doğrunun içine yanlışı, yanlışın içine doğruyu yerleştirmekte pek mahir doğrusu. Beyazı ya da siyahı net olarak vermiyorlar asla! Tek dilekleri insanların kafalarını bulandırmak ve bulanık zihin metaforunda kendi doğrularını bütün dünyaya kabul ettirmek.
Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar zulüm altında. Müslüman! Yani biz demek. Müslüman! Kardeşim demek.. Müslüman! Benim Rabbime inanan, benim inandığım kitaba, benim Peygamberime (asm) tabi olan demek. Müslüman aynı dertlerle dertlendiğim insan demek. Kardeşim demek! Geceleri uykularımız kaçıyor mu gerçekten dünyanın dört bir yanındaki Müslüman kardeşlerimiz dramları.
Haydi uykularımız kaçmadı diyelim, en azından beş vakit namazımızda duâ edebiliyor muyuz onlar ve kendimiz için? Bütçemiz nispetinde yardım eli uzatabiliyor muyuz kardeşlerimize? En azından bir yetimi sahiplenebiliyor muyuz bütün varlığımız ve yüreğimizle?
İslâm âlemi çorba kazanı gibi fokur fokur kaynıyor. Bütün dünya sadece seyirci.. Ne farkları var yamyamlardan? Çocuklar ölüyor açlıktan, insanlar donuyor soğuktan, bombalar yağıyor bahar çiçekleri yerine. Müslümanların üzerine ve sadece Batı âlemi değil, İslâm âlemi de seyrediyor bu dehşetengiz dramı!
Oysa hemen biraz yukarımızda Ukrayna-Kırım hattında işler karışınca bütün Batı âlemi arabuculuk yapıyor, işleri yoluna koymaya çalışıyor. BM’yi, AB’yi uyku tutmuyor. İş İslâm âlemine gelince herkes sus – pus. Zaten Batı cenahından bu yanlışı düzeltmek için bir civanmertlik beklemek tam bir budala iyimserliği olur da. Benim anlayamadığım sıkıntı içinde olmayan İslâm dünyasının neden sessiz kaldığıdır.
Mısır’da 529 idam kararı alınırken, bir o kadar dar ağacı hazırlanırken, kardeşler pisi pisine öldürülüyorken, ağabeyler nasıl rahat rahat uyuyorlar? Suriye’de çocuklar gözlerimizin içine baka baka ruhlarını teslim ederken, minicik bedenler ağır varil bombaları altında eziliyorken, anneler-babalar telef olup gidiyorken ağabeyler ne yapıyorlar?
Üç maymun misali mi yürütüyorlar işleri? Görmedim, duymadım, bilmiyorum mantığı ile.. Ancak o zaman belki de rahatlıyor vicdanları. Ama görmemek mümkün bu zulümleri? Duymamak mümkün mü feryadları?
Üstaz Ebu Ali ed-Dekkak ne güzel demiş: “Hakkı söylemeyen / Haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır.” O halde en azından safımızı belli etmeli ve gücümüz nispetinde gerek imza kapmayanlarına katılarak, gerek yardım siteleri üzerinden ihtiyaç sahibi kardeşlerimize ulaşmaya çalışarak bu yangına bir su götürme derdinde olalım..
Üç maymunu oynamayı bırakıp, gerçeklere gözlerimizi, kulaklarımızı açalım ve gücümüz nispetinde bu zulümleri dile getirip kardeşlerimizin yanında olalım ve bol bol duâlaşalım inşallah.
ÖZNUR ÇOLAKOĞLU CAM
Okunma Sayısı: 2140
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.