Avrupa Birliği Komisyonu yayınladığı yıllık raporunda Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler bulunduğu uyarısında bulunmuş ve bunları da sıralamış.
AB ile tam üyelik müzakerelerini yürüten, aday ve aday olmak isteyen 10 ülkeyle ilgili genişleme raporlarının yayınlanması dolayısıyla Brüksel’de düzenlenen basın toplantısında Türkiye’nin demokratikleşme alanında geriye gidişinin sürdüğü tesbitinde bulunulmuş ve özellikle başkanlık sistemindeki yapısal dertlerin devam ettiği uyarısı yapılmış.
İlgili haberde şu da denilmiş: “Anayasaya göre yetkilerin Cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirildiği, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlıklı ve etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlanamadığı eleştirisi yapılan raporda, etkin olmayan denge ve denetleme mekanizması yüzünden yürütme organının demokratik olarak yalnızca seçimler yoluyla hesap verebilir hale geldiği saptamasında bulunuldu.” (tr.euronews.com, 8 Kasım 2023)
Muhtemelen bu rapor üzerine açıklama yapacak olan idarecilerimiz kendilerinden emin bir şekilde, Avrupa Birliği’nin bizi kıskandığını ve kasıtlı olarak böyle raporlar hazırlayıp açıkladığını söyleyecek. Elbette iktidara ilişen medya da bu görüşü savunacak ve kendilerine göre örneklerle konuyu izah edecekler. Bütün bunlar yetmeyecek ve iktidarın propagandalarına gönüllü olarak inanan geniş bir kesim de “Vay AB! Bizi üye yapmamak için bahane üretiyor” diyecek.
Peki, bütün bunlar olacak da gerçekler ne anlatıyor? Tam da bu haberin duyulduğu gün ülkemizde bir ‘dört yüksek yargı organı’ndan biri, bir başka ‘yüksek yargı organı’nın kararını tanımadığını ilan etti ve hatta o yüksek mahkemenin aldığı karara imza atan ‘yüksek hakimler’ hakkında suç duyurusunda bulunmaya kara vermiş!
“Şu haklı” ya da “Bu haklı”dan önce bu tablo başlı başına ülkemizde bir ‘hukuk ve adalet sistemi’ problemi olduğun göstermez mi? Böyle bir tablo karşımızda dururken Avrupa Birliği mercilerince yapılan “Türkiye’nin demokratikleşme alanında geriye gidişinin sürdüğü” tesbitine itiraz edilebilir mi?
Türkiye’yi idare edenlerin Avrupa canibinden gelen tesbitlere yüksek perdeden itiraz etmesi ve “Bizi kıskanıyorlar, bizi çekemiyorlar, bizi üye yapmak istemiyorlar” yollu açıklamaları geniş halk kitlelerince alkışlansa bile doğru değildir. Türkiye bu tablodan kurtulmak mecburiyetindedir. Bir yüksek mahkemenin diğer yüksek mahkemenin kararını tanımadığını ilan etmesi millete bir fayda verir mi?
Bu karar siyasetçilerin ve idarecilerin hoşuna gitmiş olabilir, ama uzun dönemli düşünenler millete bir faydası olmadığını görecektir. Hukuk ve adalet hepimiz için vazgeçilmezdir. Hukuk ve tam adaleti sağlamak için çalışalım vesselam.