Suriye’de yaşananları değerlendirmek dahi anlamını kaybetmek üzere.
Asıl düşünülmesi gereken nokta, krizin nasıl başladığı ve nerelere geldiği. “3 ayda her şey düzelecek. Suriye huzura kavuşacak. Türkiye de bundan fayda görecek. Bölge güllük gülistanlık olacak” mealindeki söz ve vaadlerle girilen bu yol, maalesef ‘çıkmaz sokak’ haline gelmiş durumda.
Tabiî ki hadise, sadece bu noktada karar alıcıları ilgilendiren bir mesele değil. Hem Türkiye’de yaşayan milyonları, hem de Suriye ve bir bütün olarak bölgeyi de ilgilendiriyor. Hadisenin başlangıcında ‘dost’ olanlar bugün ‘düşman.’ Aynı şekilde ‘düşman’ olanlar ise ‘dost’ kisvesinde. Yaşananlar sebebiyle hem maddî hem de manevî olarak büyük faturalar ödüyoruz. Daha da üzücü olan, belki de uzun yıllar fatura ödenmeye devam edecek olması...
Hele hele buralardan şehit haberlerinin gelmesi tam anlamıyla yürekleri dağlıyor. “Ateş düştüğü yeri yakar” misali bu noktada şehit ailelerine kulak vermek gerektiği kanaati var. Başkalarının acıları hafife alan hiç bir adım hedefine ulaşamaz. Bu vesileyle şehitlerimize Allah’dan rahmet dilerken yakınlarına sabır ve yaralılara da âcil şifalar diliyoruz. Şunu da hatırda tutmak icap eder ki, idareciler sadece şehitlere rahmet dileyerek vazifelerini yapmış olmaz.
BM’nin çizdiği İdlip ve dolayısıyla Suriye tablosu yaranın ve derdin büyüklüğünü ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), İdlib’de, Beşşar Esad rejimi ve destekçilerinin saldırıları sonucu yerinden edilen sivillerin âcil barınak ve korumaya ihtiyaç duyduğunu bildiren bir açıklama yapmış. BMMYK Sözcüsü Andrej Mahecic, İdlib’de insanî krizin gittikçe vahim bir hal aldığına işaret etmiş ve “devasa” sayıda sivilin evlerini terk etmek zorunda kaldığı uyarısında bulunmuş. (AA, 11 Şubat 2020)
Mahecic, Aralık ayı başından bu yana İdlib ve Halep’teki çatışma bölgelerinden 700 bin sivilin yerinden edildiğini belirterek, İdlib’de pek çok okul ve caminin yerinden edilmiş ailelerle dolup taştığını hatta inşaatı devam eden binalarda dahi yer bulmanın imkânsız hale geldiğini hatırlatmış. 2011’den bu yana devam eden Suriye iç savaşının dünyanın en büyük “yerinden edilme krizine” sebep olduğunu aktaran Mahecic, “Bölgedeki komşu ülkelerde 5,5 milyon Suriyeli, mülteci olarak yaşıyor. Ülke içinde de 6 milyondan fazla Suriyeli yerinden edildi” şeklinde konuşmuş.
Anlaşılan Suriye’de neredeyse ülkenin yarısı yerinden yurdundan edilmiş vaziyette. “En büyük yerinden edilme krizi”nin yaşandığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuza göre bu krize kalıcı çare aramak gerekmez mi? İlân edilen mutabakatlara büyük ölçüde uyulmadığı da anlaşılıyor. Bu ağır krizin bir an önce çözülmesi için kimin elinden ne geliyorsa onu yapması gerekir.
Bir yardım kuruluşu ile Suriye’ye giden ‘seyyah’ (Abdullah Kibritçi, @akibritci) şu notu yazmış: “İçinde yaşayanlarla birlikte yıkılan şehirler gördüm, biraz sonra parçalanmış çocuk bedenlerinin ambulanslara taşınacağı vurulmuş sokaklar, göç etmek için korkuyla araç arayan babalar, yirmi kilometreyi bulan göç kuyrukları gördüm.”
Ne edip etmeli ve Suriye krizi daha fazla büyümeden çözülmeli vesselâm.