Tamamının haklı yönleri olsa da eğitim sahasında  yaşanan sıkıntılar en büyük dertlerin başında gelir. Zaten cehaletin ‘üç büyük düşman’ arasında sayılması da bunun delili olsa gerek.

MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, bir gazeteye yaptığı açıklamada en büyük dertler arasında yer alan eğitim konusunda önemli açıklamalarda bulunmuş. Türkiye’nin en iyi yetişmiş gençlerinin yurt dışına gittiğini belirten MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin, “Giden geri gelmiyor veya çok azı geri dönüyor. Bu durum Türkiye’nin geleceği için en önemli beka sorunudur diyorum. Eskiden master ve doktora için yurtdışı hedefi konurdu, şimdi ise lise düzeyine kadar inmiştir. Şu anda Türkiye’nin en önemli konusu ‘İstanbul kanalı açılsın mı açılmasın mı?’ Kanal çoktan açıldı aslında, Türkiye’den Avrupa’ya ve Amerika’ya... En iyi yetişmiş gençlerimiz ve yatırımcılarımız bu kanalı tek yönlü kullanmaya başladı bile” demiş. (Konuşan: Figen Atalay, Cumhuriyet, 06 Ocak 2020)

“Eğitim sisteminin sizce en temel sorunu nedir?” sorusunun cevabı da şöyle olmuş: “Bana göre liyakat. Belki de çözmek istemiyoruz, böyle kalsın diyoruz. Eğitim sistemini yöneten ve yönlendiren devlettir. Kamu kaynakları en çok devlet okullarına ve üniversitelerine tahsis edilmektedir. Bu kurumların başında olanlar tam liyakat esasına göre atanmalıdır. Liyakat uygulanıyor mu peki? Uygulansaydı belki bu soruyu bana sormazdınız bu röportajda.”

Eğitim en büyük dertlerin başında geliyor ve bu derdin içinde de başka büyük bir dert var: İşler, vazifeler, makamlar; lâyık olanlara, hak edenlere, alın teriyle kazananlara verilmiyor. “Hayır, öyle değil. Her iş lâyık olana, hak edene, kazanana veriliyor” diyen bir kişi çıkabilir mi? Çıkmıyor ya da çıkamıyorsa en büyük dertlerden biri olan eğitim sisteminin düzelmesini nasıl bekleyebiliriz?

MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin’in dikkat çektiği ve Türkiye’yi idare edenlerin görmezden gelemeyeceği bir mesele de ‘beyin göçü’nün azalmak bir yana katlanarak artmasıdır. Uyanalım ve uyandıralım: Eskiden üniversiteyi ülkemizde okuyanlar, buna ilâve olarak ‘yüksek lisans’ ya da ‘doktora’ çalışmalarını Avrupa ya da Amerika’da yapmak isterdi. Bunun sebebi de talip olduğu işlere daha fazla liyakat kesb etmesi içindi. Şimdi ise gençlerimiz üniversite eğitimini de yurt dışında almanın peşine düşmüş vaziyette. Hatta, bir adım daha ileri gidip ‘lise’ eğitimini de yurt dışında almak isteyenler var. Hele hele maddî durumu iyi olan bazı aileler değişik endişelerle yurt dışı eğitimi olmasa bile ülkemizdeki ‘yabancı liseler’i tercih etmenin yarışına girmiş durumda.

“Bu meseleler bizi ilgilendirmez. İsteyen, imkânı olan yurt dışında okusun. Biz bildiğimizi okuruz” diyen idareciler varsa bilsinler ki yanlış yoldadırlar. Türkiye’yi ve bu milleti düşünenler gençleri yurt dışına kaçırmayı marifet bilmesinler. Bir yandan ‘tersine beyin göçü yaşanacak’ deyip öte yandan genç beyinleri Avrupa ve Amerika’ya kaçırtmak izah edilebilir mi?

Hak, hukuk, adalet ve liyakat kalesini sağlam tutmaktan başka çaremiz yok, bilelim.