"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâinatı dinleyen sanatçı

Faruk ÇAKIR
14 Ocak 2014, Salı
Söz yerine ‘ses’lerle müzik yapan, yaptıklarıyla da dünyada tanınan müzisyen Ömer Faruk Tekbilek, dünya turnesi çerçevesinde İstanbul’daki dinleyicileriyle de buluşmuş. Doğu ve Batı’yı notalarla harmanlayan Tekbilek, müzikle ilgili bir okulda okumamış. Dolayısıyla kendisini ‘alaylı’ olarak tanımlıyor ve bundan da memnun.

Müzisyen Tekbilek, “müzik okulu”nu şöyle yorumluyor: “Konservatuara gidiyorsun, her şey teorik... Ben birçok değerli sanatçıdan öğrendim müziği, hem de tatbik ederek. Nota bilmezdim gençlik yıllarımda ancak nazariyatı iyi bilirdim. Onun da faydası oldu.”
Tekbilek, “Türkiye’de kalsaydınız bu denli başarılı olur muydunuz?” sorusunu da şöyle cevaplandırmış: “Burada memur gibiydim. Onun albümünde, bunun albümünde çal dur... Gerçi bir lâf var, ‘Tekâmülün geri vitesi yoktur’ diye, ona ben bir de ek yaptım: ‘Freni bile yok kardeşim.’ Her şey olacağına varır. Adım adım da olsa...”
Sanatçımız, bestelerinde ‘söz’ olmamasını da şöyle izah etmiş: “Ben evrensel müzik yapmaya gayret ediyorum. Söz yerine, ‘ney’i solist yapıyorum. O zaman bir Yunanistanlı da dinlese, İngiliz de dinlese kendine ait bir şey bulabiliyor. Enstrümantal müzik daha etkili. Aslında beste yaptığımızı da düşünmüyorum. Kâinatın içinde zaten var olan bir şeyi duyarak notaya döküyoruz, bu da beste oluyor. Ruhaniyetimiz arttıkça daha iyi şeyler ortaya çıkarıyoruz. Meselâ Dede Efendi gibi üstatlar şöyle dermiş: ‘Biz beste yapmıyoruz. Kulağımıza okunanı söylüyoruz.’ Geçen Brian Keane ile konuşuyorduk, enteresan bir örnek verdi, ‘Beste yapmak aslında sadece dinlemektir. İnsanın kendi iç dünyasını dinlemesi...’” (Konuşan: Tunca Öğreten, Taraf g., 26 Kasım 2013)
Geçen yıl yapılan bir röportajda da müzisyen Tekbilek, “En büyük hayali”ni şöyle özetlemişti: “Allah’tan tek istediğim şu anda bulunduğum konumdan uzaklaştırmasın. Kulluğumun idrakini arttırsın. Allah’ın azametini devamlı söyleyebilen bir ruh olmak. Hepimizin gayesi o farkındalığa varmak. Bu da kulluğumuzun idraki ile oluyor işte. Allah’ım, kulluğumuzun idrakine varmamızı nasip etsin. En büyük mertebe ona kul olmak. Tek hayalim o.” (Yeni Asya, 17 Aralık 2012)
Dünyaca ünlü çok sayıda sanatçıyla çalışan Tekbilek, “Amerika’da yaşıyor, bu yüzden ‘Ömer’ yerine ‘Omar’ adını kullanıyor” diyenlere de şöyle demiş: “Rahmetli babam beni üç kelimeyle çağırırdı: ‘Oğlum, Omar-ül Faruk.’ Hatta nüfus kâğıdıma da böyle yazdırmak istemiş, memur ‘Yok baba olmaz, Araplarda Omar, bizde Ömer’ demiş. Babam da kızdığı zaman hiç küfür etmezdi, ‘Hınzır yezit, yazmadı senin adını’ derdi, her anlattığında. Hayatım boyunca bana hep Omar-ül Faruk dedi. O yüzden albümlerimde hep ‘Omar’ ismini kullandım.” (Taraf g., 26 Kasım 2013)
Demek ki çok beğenilen besteleri yapmak, biraz da “Kâinatın içinde zaten var olan bir şeyi duyarak notaya dökmek”le mümkün. O hâlde asıl Sanatkâr’ı iyi tanımak icap ediyor. Bu da Tekbilek’in ifadesiyle ‘ruhaniyet’in artmasıyla mümkün.
Müzisyen Omar-ul Faruk Tekbilek’in tesbitleri, Risale-i Nur’daki bazı ifadeleri hatırlattı. Şimdilik bunları aktarmakla iktifa edelim: “Kulaktaki zar, nur-u imân ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen manevî nidaları işitir. Lisan-ı hâl ile yapılan zikirleri, tesbihatları fehmeder. Hatta o nur-u imân sayesinde rüzgârların terennümatını, bulutların naralarını, denizlerin dalgalarının nağamatını ve hakeza yağmur, kuş ve saire gibi her neviden Rabbani kelâmları ve ulvî tesbihatı işitir. Sanki kâinat, İlâhî bir musıkî dairesidir. Türlü türlü avazlarla, çeşit çeşit terennümatla kalblere hüzünleri ve Rabbanî aşkları intiba ettirmekle kalbleri, ruhları, nuranî âlemlere götürür, pek garip misali levhaları göstermekle o ruhları ve kalbleri lezzetlere, zevklere garkeder.” (İşaratül-İ’câz, Hurûf-u Mukattat, s. 71)
“Zîra, kâinatı nağamatıyla raksa getiren ve hakaikın esrarını ihtizaza veren mûsıka-i İlâhiye hiç durmuyor, mütemadiyen güm güm eder.” (Tarihçe-i Hayat, Birinci Kısım: İlk Hayatı, s. 71)
Daima “güm, güm!” eden İlâhî müziği duyabilen sanatçı ve dinleyicilere ne mutlu...

Okunma Sayısı: 1215
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı