Esasında hangi probleme el atılırsa, altından hak, hukuk ve adalet anlayışını bilmemek ve uygulamamak çıkıyor.
Çalışanlar aldıkları ücretten, emekliler de emekli maaşlarının yetmediğinden yana şikâyetçi. Daha da önemlisi başta gençler olmak üzere milyonlarca kişi de iş bulamadığı için şikâyetçi. Öte yandan bazı işverenler işçi bulamamaktan yana dertli. Muhtemelen idareciler de bu şikâyet edenlerden dolayı şikâyetçi...
Eğer ülkemizde gerçek anlamıyla bir hak, hukuk ve adalet anlayışı hayata geçmiş olsa şikâyetler bu nispette olur muydu? Hak, hukuk ve adalet denildiğinde akla sadece ‘mahkemeler’ gelmemeli. Devletin imkânlarını hak edene ve âdil bir şekilde paylaştırmak da ancak sağlam bir adalet anlayışıyla olur. Gelir dağılımının bozuk olması hak, hukuk ve adalet anlayışına sığar mı? Bir kişi bir maaş alamazken, diğer bazı kişilerin 2, 3 ve belki daha fazla maaş alması hangi hak, hangi hukuk, hangi adalet anlayışıyla izah edilebilir? Tarafgirlik gözüyle bakıp bu apaçık yanlışı savunanların olması da ayrı bir mesele. ‘Devletten birden çok maaş alanlar’ın varlığı ilk duyulduğunda büyük çoğunluk inanmak istememiş ve tarafgirler de inkâr etmişti. Sonrasında bu uygulamanın neredeyse ‘sıradan’ hale geldiği anlaşıldı. Meselâ bir belediye başkanı haklı olarak başkanlık maaşı alıyor. Yetmiyor bir devlet bankasına yönetim kurulu üyesi yapılıyor ve oradan da maaş alıyor. Bu da yetmiyor, yine devlete ait başka bir kuruluşa da yönetim kurulu üyesi vs. yapılarak bir maaş da alıyor. Bu şekilde 3, bazen 5 maaş alan ‘çok önemli kişiler’in olduğu kesin olarak belli. Şimdi bu işte hakkın, hukukun ve adaletin izi olabilir mi? Tabiî ki belediye başkanlarından misal verdik diye bütün belediye başkanlarının böyle olduğu anlaşılmasın. Devlette çalışan, ama ‘çok önemli kişi’ olanlar için bu geçerli. Kaç kişi olduklarını da tam bilemiyoruz. Çünkü açıklık ve şeffaflık yok ve bunu yapanlar da yaptıklarını savunamadıkları için bilgileri gizliyorlar.
Bazıları diyebilir ki, “Filan holding ya da şirketin genel müdürü icabından bakanlardan fazla maaş alıyor. Devlette çalışan ‘çok önemli kişi’lerin de 3 ya da 5, toplamda 100 ya da 200 bin TL alması çok değil.” Böyle diyenleri insafa dâvet edip şu cevabı vermek lâzım: Özel şirketler, holdingler, firmalar çalıştırdıkları amirlere ve müdürlere istediği kadar para verebilir. Bu kimseyi ilgilendirmez, çünkü o para, o firmanın sahibinindir. Ama devletin tek kuruşunun sahibi bütün bir millettir. Çok para almak isteyenler özel sektöre gitsin ve varsa marifetleri orada sergilesin.”
Bu konuda bilgi ve belge olmamakla birlikte şöyle bir tahmin yürütülebilir: Acaba 3 ya da 10 yerden maaş alıyor görünenler gerçekten o maaşları alabiliyorlar mı? Yoksa işin içinde başka bir hesap, başka bir ‘havuz’ başka ‘ortak kullanım alanı’ mı var? Belli sayıda kişilere toplamda 100 ya da 200 bin TL maaş veriliyor gösterip bu paralar başka işlerin finansmanında kullanılıyor olabilir mi?
Bunu bilmek için toplamda kaç kişinin ‘çok önemli kişi’ muamelesi görüp birden fazla yerden maaş aldığını bilmek lâzım. Ve tabiî ki bu ‘fazla maaş’ların toplamda kaç lira olduğunu da bilmek icap eder.
Güya birden fazla maaş uygulaması engellenecekti. Maalesef bu yanlış aynı hızla sürüp gidiyor. Çok yakın zamanda yine böyle bir tayin yapıldı ve bir görevden alınan ‘önemli kişi’ başka bir devlet kurumunda yönetim kurulu üyesi yapıldı ve 60 bin TL gibi bir maaş bağlandı.
Asgarî ücretin 3 bin olduğu kabul edilse ve ortalama memur maaşı da akılda tutulursa bu rakamların Türkiye’nin gerçeklerine uymadığı kesin olarak anlaşılır.
Bakalım bu yüzde yüz yanlışı kim ve ne zaman durdurabilecek. Milletin parasını peşkeş çeker gibi dağıtmak ayıptır, yazıktır, günahtır vesselâm.