Salgın hastalığı ile ara verilen hac farizasinin edasına bu sene yeniden izin verilmiştir. Dünyanın her yerindeki yüzbinlerce Müsmüman hac farizasıni ifa etmek için kutsal topraklara akın akın gideceklerdir.
Ülkemizden de bizleri temsilen yaklaşık 38 bin kişi kutsal topraklara gidecek, hac farizasını yerine getirecek ve haccı olarak inşaallah geri geleceklerdir.
İbadet olması yaninda tüm islam âleminin yılda bir defa biraraya geldiği bu koca kongre, renklerin ve dillerin Allah’ın birer ayeti olduğunu, makamın, zenginliğin ve statükonun bir üstünlük araci olmadığını gösteren devasa görsel bir şölenidir.
Hz. İbrahim(as) davetine icabet, Hz. Hacer annemizin sabir ve itaatinı bilmek ve Hz. İsmail(as) teslimiyetine şahitlik edeceklerdir.
İbadetler içinde meşakkati en fazla olan ve niyetinde “...bana kolaylaştır...” duası bulunan tek ibadet hac ve umre ibadetidir.
Ebu Hureyre(ra) rivayetle Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim hacceder de rafesten (cinsi ilişki ve buna götüren kavli ve fiili davranışlardan) uzak durur ve büyük günah işlemezse, (Haccdan) annesinden doğduğu günkü gibi günahsiz olarak döner.”
Doğduğumuzda yeni bir hayat başlangıcıyla bize bir isim verildiği gibi hac farizasi sonucu Haci... diye yeni bir isim almakta yeni bir safhaya adım atamaktayız.
Şeytani mağlup etmiş, mali ve bedeni olan bu ibadeti bil hakkıyla yerine getirmiş olabiliriz.
Ancak şunu hiç unutmayalım ki; mağlup olan Şeytan, pes etmez, teslim olmaz, mucadele etmekten asla ve asla vaz geçmez.
İnsi ve cinni yandaşlarini yardima çağırır, destek alır, başarı için hille üstüne hille kurar. Bir anlık gaflet, peşi sıra gelecek yanlışlar “Annesinde ilk günkü gibi temiz...” olan haccı ters ikamete girmesine vesile olabilir.
Hacca giden veya gitemeyen İslâmî kendine din olarak seçen heppimiz; Şeytanın bu azmini bilmeli ve son nefesimize kadar uyanık olmaya çalışmalıyız.
Dünya hayatı bir imtihandan ibarettir. Bu imtihani kazananlardan olmamız/olmanız dileğiyle.