"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Beslenmiyoruz, zehirleniyoruz! (1)

Feyzullah ERGÜN
03 Nisan 2017, Pazartesi
İnsanların sağlıklı ve huzurlu bir hayat yaşayabilmelerinin temel prensibi saf, temiz, katkısız, hilesiz ve yeterli bir beslenme olduğu bilinmektedir.

Bu şartları bulunduran gıda maddelerinin, çarşı ve pazarlarımızda bulunması insanlık adına ne acıdır ki, her geçen gün daha da çözülmez bir hal almaktadır. Muhtevası ile oynanmayan hiçbir temel gıdayı, sofralarda bulundurmak imkânsız hale getirilmiştir. İnsanlara, bir çözüm üretememenin acizliğiyle, önlerine konan imkânlara teslimiyet içinde boyun eğdirilmiştir. Bu olumsuzluk zincirleriyle çoğaltılan, aynı zamanda besin değeri bulunmayan bu maddelerin tüketilmesi sonucunda, insanlar yeni yeni hastalıklarla karşı karşıya kalarak, korku ve hayret içerisinde yaşamaktadır. İlgisizlik ve bilgi açığı dolayısıyla yaşanan, hayat kalitesini tahrip edip çökerten beslenme tarzı, zaman içinde cemiyetin maddî, manevî çöküşünü de hızlandıracaktır. İnsanların saadeti için, gerekli koruyucu tedbirleri aldığını gaye edinen kişi ve kuruluşlar, hayat kurtaran çözümleri, geç kalınmadan alabileceklerine ümidimizi sürdüreceğiz. Çok pahalıya mal olmadan, bir an önce çözülmesi gereken ana meselemizdir, ihmal edildiğinde nesillerin acı çekmesine ve kaybedilmesine sebep olacaktır.

“Hibrit (EBTER) tohumların filizlenmesi, büyüyebilmesi, meyve vermesi, böceklerden korunması için, kullanılan zehirli kimyasallardan kaynaklanan akut zehirlenme, kanser, doğum kusurları, kısırlık, gelişim bozukluğu, sinir sistemi bozuklukları gibi sorunlar bir yana, GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) ve HİBRİT ürünlerin, bizatihi kendisinin alerji, kanser, fizyolojik bozukluklar, bağımlılık, GEN ve DNA yapısı bozuklukları, immun (bağışıklık) sistemi sorunları, mikro-organizmaların mutasyonuyla (farklılaşarak değişme) yeni hastalıkların ortaya çıkması gibi sorunlara sebep olduğu tartışmasız bir gerçektir. İlginç olan, insanlar başlarına gelecek olan şeyi biliyorlar, fakat hiçbir şey yapmıyorlar. Genetiği değiştirilmiş organizmaları (GDO) sonuçlarının vahameti iyi bilindiği halde, insanlar neden bu sessizlik ve acziyet içinde?”1 İnsanlığın temelini tahrip etmeyi hedefleyen, gıdalardaki genetik yapıyı tahrif etme faaliyetleri, tedbir alabilme cesareti gösterilerek, şuurlu bir engelleme hareketiyle bertaraf edilmelidir. Bunun için, insanları eğitip irşat eden, başta öğretmenler, camilerdeki din görevlileri, gıda mühendisleri ve diğer ilgililerin, koordineli bir çalışma ile topyekûn bir eğitim ve uyandırma seferberliğinin gerçekleştirilmesi gerekir. Aksi halde, ülkelerin her konudaki temeli olan insan unsuru çökmekten kurtarılamayacaktır.

Verimli topraklarıyla tarih boyunca üzerinde ve çevresinde yaşayan insanlara analık yapan, Anadolu topraklarının, kimyevî, biyolojik ve genetik tahribatlarla kısırlaştırılmasına gafletle göz yumulduğunda, tarım ve hayvancılık sektörünü ele geçiren, küçücük ama güçlü devletlerin, tarım ve beslenme güdümüne girileceği aşikârdır. Tohum üretme ve geliştirme merkezlerimizi kuramayıp, değerli tohum kaynaklarımızın yok edilmesine ilgisiz kaldığımızda, hileli gıdaları üreten ülkelerin pazarı olur ve önümüze ne getirilirse yeme çaresizliğinde, komplikasyonlar zinciri yaşarız. Üretip ihraç ettiğimiz ürünlerin, rağbet görmeyip, bazen de iade edilmesiyle üzücü haller yaşadığımız olaylar görülmektedir.

Genetik yapısı tahrip edilen gıdaların muhtevası hakkında ne yazık ki, biz tüketiciler yeteri kadar bilgi sahibi olamadığımızdan, gereğince sorgulayamıyoruz. Bunlara örnek verecek olursak “Domatese, soğuğa dayanıklı hale getirebilmek için köpekbalığı geni nakledilirken patatese, böceklerden korumak için AKREP GENİ nakledilmektedir. Bazı bitkilere ise, bağışıklık sisteminden sorumlu İNSAN GENİ nakledilmektedir. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin zaman içerisinde, hangi sonuçları doğuracağını gösteren hiçbir uzun süreli test yapılmamıştır. Akrep, balık, domuz veya insan geni taşıyan domates ya da patates acaba bizim genlerimizi nasıl etkiler? Tabiî ki insan, türler arası bir hibride dönüşür. Transfer edilen bu genlerin (TRANSGENLER) yeni ortamlarında bulunan komşu genlerle ne gibi bir iletişim içerisine girecekleri, dayanıklılık dereceleri, sabit kalıp kalmayacakları, ya da yeni yerlerini terk ederek göç edip etmeyecekleri bilinmiyor.”2 İnsan organizmasına dışardan transfer edilen yabancı kaynaklı acaip genlerin, insan fizyolojisinde ve ruh dünyasında işlem gören genlerin karakterinde arzu edilmeyen yansımalar olacağı beklenen ve kaçınılmaz sonuçlar doğuracağı beklenen bir neticedir. Çok merak edilen gen transferlerinin huy ve karakter yapısına olumsuz etkiler yapabileceği unutulmamalıdır. Bunların bilinmesinin çok da gereği yok! Yeter ki, ürün para getirsin. Bazen de çok ilâç yüklendiğinden para etmeyip, ürünler tarlada kalacak kadar değersiz hale gelebiliyor, bereketli mahsuller elde edilemiyor. Organik ürün pazarları rağbet görmeye başladığından, ayrı standartlar uygulanıp, tüketiciler ‘HORMONLU- HORMONSUZ’ ürünler olarak tercihe yönlendirilmeyle karşı karşıya bırakılmaktadır.

Konunun dikkatle sürdürülmesi, ilgiyi arttırabileceği kanaatiyle devam ettirmeye ihtiyaç bulunmaktadır.

SAĞLICAKLA KALIN

Dipnotlar:

1) Kemal ÖZER, Deccal Tabakta, s. 12 Hayykitap 2011. 2) Dr. Aidin SALİH, Gerçek Tıp, s. 394, Sade Hayat Yayınları 2015.

 

Okunma Sayısı: 3869
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    3.4.2017 17:12:11

    (3) Bilhassa 17 Aralıktan sonra yoğun bir algı operasyonuna maruz kalan toplum, genetiği ile oynanmış gıdalar gibi, sağlıklı tepkiler yerine menfi, fena ve sağlıksız fiiller ile tepkiler göstermektedir. Meselâ zulüm derecesinde mağduriyet yaşayan kardeşlerimizin, aç-açıkta kalmaları karşısında "Ağaç kökü yesinler! " diyebilen bir siyasinin duygu düşünce itibariyle nereden "beslendiği " önemli değil mi? Dolayısıyla "beslenme ve sağlık " meselesinin, madalyonun iki yüzü gibi çift taraflı (maddi ve manevi beslenme) olarak ele alınması, her ikisinin bir denge içinde yürütülmesi elzemdir. Elhasıl "canavarlaşmış siyaset" müfrit taraftarlarını da "bedevi" ve "vahşiler" gibi davranan insanlar hâline getirmektedir. Üstelik "İnsanîyet-i kübra olan İslâmiyet"in mensubu bulunan İslâm ülkesi ve İslâm toplumunda.

  • Özcan Erkiş

    3.4.2017 16:49:33

    (2 ) Meselenin güncel örneği manevi yönden olacaktır. Hepimiz biliyoruz ki insan sesten, kokudan, renkten bile etkilenen bir varlıktır. Kaldı ki maddî gıdalardan etkilenmesin. Meselâ menfi ve menfaatçi siyasetin yine menfi söylem ve eylemleriyle fanatizm ve radikalizm ülkemizde de artmaktadır. Sebebi? Makyavelist politikadan "beslenen" müfrit taraftarların da söylem ve eylemlerinin menfi ve fena olmasını neyle izah edeceğiz? Şu an yaşadığımız süreç bunun en güzel ve canlı misâli. Referandum dolayısıyla ülkenin bir kısım insanı, sırf "Hayır!" oyu verecek diye bizzat 15 yıldır ülkeyi tek başına yönetenler tarafından "hain" "terörist" yahut "darbeci" gibi görülüp gösterilirse, elbette bunun sokağa ve topluma yansıması menfi ve fena olacaktır ve oluyor da. Çünkü toplumun manevî bünyesine intikam fikri "enjekte" edilmektedir. Tabiki bunun kişinin fiillerine yansıması olacaktır. ..

  • Özcan Erkiş

    3.4.2017 16:12:13

    Sayın Ergün, hem maddi hem manevi yönden fevkalâde ehemmiyetli bir meseleyi kaleme almış olmaktan dolayı teşekkür ediyoruz. Devletin yapması gereken mühim bir vazife de toplumun sağlığını korumak için gerekli tedbirleri almaktır. Fertlerin beden, ruh ve akıl sağlığı aynı zamanda o ülkenin "gelişmişlik"seviyesini de gösterir. Sayın Ergün meseleyi "beslenme " üzerinden ele alarak (mide -beden) sağlıkla ilişkilendirmiş. Bir de meselenin manevi gıdalar ve maneviyat yönü var ki evvelkinden daha az ehemmiyetli değildir. Çünkü her ikisinin de (maddi gıdalar ile manevi gıdaların ) insanın hem fizyolojik hem psikolojik etkilerine ve hem fert hem toplum hayatındaki menfi-müsbet yansımalarına şahit olmaktayız. Meseleye güncel bir örnek verelim.

  • Abdullah TUNÇ

    3.4.2017 09:55:03

    Tebrikler feyzullah bey. Fevkâlade önemli bir konuyu işlemişsiniz. Bugünkü insanları ve gelecek nesilleri çok yakından ilgilendiren bir konu.Beden sağlığı ile ruh sağlığı arasında çok yakın bir ilişki vardır.Beden sağlığı bozulan bir insanın ruh sağlığı da bozulur.Çünkü bunlar birbirlerini tamamlayan unsurlardır. İnsan hayatının normal bir şekilde devamı beden ve ruh sağlığına bağlıdır. Bir lokma yersiniz bu 100 trilyon hücreye dağılır. Bu lokma sağlıklı,organik bir lokma değilse,100 trilyon hücreyi olumsuz etkiler.Hücrenin sağlığını bozar.Lokma fıtri olmadığı için,hücre onu reddeder. Bu bakımdan,bu Hibrit,GDO,lu gıdalar ülkenin en büyük sorunlarındandır.Çok önemlidir.Çünkü insan sağlığı ile ilgilidir.Sağlığı bozulan bir millet hangi sahada başarılı olur?Onun için öncelikli olarak devlet, bu konuya eğilmeli,gen merkezleri kurulmalı,yerli,organik tohum üretimi teşvik edilmeli,organik tarıma büyük destekler vermeli ve ciddiyetle takip etmelidir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı