Gıdaların büyük çoğunluğu, organizmanın hayatî fonksiyonlarını tahrip eden kimyevî katkı maddeleri ve GDO değişimlerinden kaynaklanan, toksik madde deposu haline getirilmişlerdir. Bilimsel araştırmalarla zararları kesinlik kazanan maddeler, gıdaların iç yapılarına karıştırılarak, rahatlıkla sofralarda insanların önüne konmaktadır. Beslenmeye gerekli önem verilmediğinden, yalnız karın doyurma olarak algılanan organizmanın bu hayatî ihtiyacı, sağlıklı ve dengeli karşılanamadığından, çeşitli kronik hastalığa sebep olmaktadır. 

Nasıl beslenileceği bilinmeyip, gerçekleştirilemediğinden, meydana gelebilecek hastalıklar ve alınabilecek tedbirleri dikkatli nazarlara takdim etmeye çalışacağız.

Bütün dünya ülkeleri ekolojik dengenin bozulması ve sağlıksız beslenme sonucunda, hızla artan oranlardaki hastalıkların tedavisi için trilyonlarca doları heba ederlerken, korunma ve sağlıklı yaşama şartlarını düzenleyip, dengelemek için daha ucuz ve kolay yolları nedense tercih etmiyorlar. Sağlıklı yaşama şartlarının araştırılmasıyla ilgili, Cleveland Clinic Functional Medicine Direktörü Dr. Mark HYMAN ile yapılan bir röportajda “Doğru beslenmeyle sadece Amerika’daki Covid kaynaklı hastaneye yatışların yüzde 63’ü engellenebilir; ama biz olayın ekonomik sonuçlarını telâfi etmek, yeni ilâçlar ve aşılar geliştirmek için resmen trilyon dolarlar harcıyoruz. Yüksek ölüm oranlarında toksik diyetimizin etkisi var ve bu değiştirilebilir, düzeltilebilir, müdahale edilebilir bir durum. Yeni bir araştırmaya göre D vitamini seviyeniz 50’nin üzerindeyse, Covid’den ölme ihtimaliniz sıfır. Başka hiçbir ilâç veya aşı, böyle bir garanti veremiyor. Kısacası hayatımızı iyileştirerek, sağlığımızı da geliştirebiliriz. Çevreyi, ekosistemleri anlayınca, insan vücudunun da rastgele bir araya gelmiş parçalardan oluşmadığını anlıyorsunuz. Çevresine, beslenmeye, çevresel toksinlere, strese, düşüncelerimize, hislerimize göre sürekli değişen dinamik, adepte olabilen, karmaşık bir sistem var. Bunların hepsi her saniye, BİYOLOJİMİZİ ETKİLİYOR. 

En köklü değişim beslenmenizi değiştirmekten geçiyor. Vücudumuzun iyiye gitmesi için neye ihtiyacı var? Doğru besinlere, doğru yiyeceklere, doğru hormon dengesine, uykuya, aktiviteye, spora, dinlenmeye, sevgiye, bağlanmaya, anlama ve amaca. Bunların hepsi sağlığın bileşenleri. Beslenmede işlenmiş gıdaları çıkarıp, insanların gerçek işlenmemiş gıdalar tüketmesi temel prensiptir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için gerekli olan her şeyi yapmaya özen gösterilmelidir. Herkesin yapabileceği çok basit bir şeyi tekrarlamak istiyorum. Neden D vitaminini zorunlu tutmuyoruz? Bence herkese BEDAVA DAĞITMALIYIZ. Müthiş ucuz ve çok güvenli.”  1

Sağlıklı beslenme amacıyla alınan organik gıdaların, uyumsuz ve dengesiz bir şekilde tüketilmesi, sindirim sisteminde huzursuz fonksiyonlara sebep olmaktadır. Birlikte tüketildiğinde, bağırsaklardaki dengenin bozulmasına sebep olan gıdalar, gaz sıkıntıları ve yoğun stres kaynağı olur. 

Karışık ve dengesiz beslenmenin sebep olduğu sıkıntıların yanında, Dr. Elizabeth BOHAM’ın dediği gibi: “Bazen çok hızlı yemek de şişkinlik yapabilir. Çok hızlı yiyince, gıdayı gereğince sindirmiyor veya fazla hava yutuyoruz. Ayrıca bu günlerde bütün “SAĞLIKLI” ürünlerde bulunan şeker alkollerine de, dikkat etmek gerekiyor. Bunlar mayalanmaya yatkın, sindirilemeyen maddeler ve birçok gıdalar var. Yiyeceklere konan katkı maddeleri çok önemli, hatta sakızda bile şeker alkolleri var ve bunlar şişkinliğe yol açabiliyor.”  2

Sağlıklı ve dengeli beslenmenin, beyin fonksiyonlarındaki düzenli faaliyetlere sağladığı destek, hayatın her döneminde ilk sırada gelmektedir. Kontrol edilemeyen bir iştahla gerçekleştirilen beslenme sonucunda gelişen OBEZİTE’nin, organizmadaki fonksiyonları bozduğu gibi, beyin sağlığına da büyük hasarlar verir. 

Zira, Florida Atlantic Üniversitesi Beyin Sağlığı Merkezi ve Alzheimer Önleme Kliniği Başkanı Doç. Dr. Richard ISAACSON’un açıklamalarına göre: “Vücut bir sistemdir ve içindeki her şey, birbirine bağlı. Bütün sistemimiz gibi, BEYNİMİZ DE YAŞANTIMIZDAN ETKİLENİYOR. Kontrolsüz beslenme sonucu bel bölgesinde biriken yağlar, beyin sağlığını da olumsuz etkiler. Göbeğiniz ne kadar büyükse, beyindeki hafıza merkezi o kadar küçük olur. Bunun önüne geçebilmek için, sağlıklı beslenmenin yanında, egzersizin HİPOKAMPÜS (hafıza merkezi) hacmini arttırdığı, bu gün bilinen bir gerçek. Bel ölçüsü ve diyabet konusunda herkesin kendine dikkat etmesini öneririm. Diyabet de ALZHEİMER riskini iki katına çıkarıyor. İnsanlar, beyin sağlıkları için bir şey yapabileceklerini bilsinler yeter. Beyin, gizli saklı üzerinde hiçbir şey yapılamayacak bir organ değil. Hemen bir şeyler yapmaya başlayabiliriz.”  3

Sağlıklı organizma ve güçlü bir bağışıklık sisteminin fonksiyonlarında LENF DOLAŞIM (Akkan dolaşımı) sisteminin çok önemli faaliyetleri bulunmaktadır. Akışkan bir halde bulunması gerekirken, yanlış beslenme sonucunda, jel haline gelen toksik maddelerin, lenf sıvısı dolaşımını bozduklarından, lenf damarlarında tıkanmalara sebep olduğundan, toksin kaynaklı birçok hastalık tablosu meydana gelmektedir. Bunun önüne geçebilmek için “Bol miktarda su lâzım. Yiyecek olarak ise, bitkiler ve meyveler önemli. Yeşil yapraklı sebzeler, ZENCEFİL, ZERDEÇAL, baharatlar… Zeytinyağında bulunan POLİFENOLLER çok faydalı. 

Lenfatik akışı arttırmak için soğan ve sarımsak da faydalı. Tabiî akışı sınırlayan stresten uzak durmak gerekiyor.” 4

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnotlar:

1-2-3-4) Dr. Mark HYMAN Podcast’leri, Oksijen Gazetesi.