Dünya ve ahiret saadeti için bütün insanlığa gönderilen İslâmiyet’in, insan sağlığı hakkında da koyduğu kurallar, tıp ilminin ulaşabildiği noktanın zirvesinde yerini her zaman korumaktadır.
İlâhî kaynaklara dayanan tıbb-ı Nebevî, tıp dünyasına yol gösterici bir ışık kaynaklığı vazifesini yerine getirdiğini yerli ve yabancı tıp tarihi uzmanlarının eserlerinde hayranlıkla ifade edilmektedir.
Tıp tarihinin değerli eserlerinde belirtilen, Asr-ı Saadet’te yaşanmış ve örnek alınması gereken birkaç vak’adan söz edeceğiz.
Dünyanın ilk tıp tarihi yazarı İbn-i Ebi Usaybia “Ala’nba’ fî Tabaqat al’atibba” (Hekîmlik sanatı hakkında haber kaynakları) adlı kitabında, Peygamber Efendimize (asm) ait anlattığı şu vak’a, dünya tıp tarihçilerinin dikkatini çekmiştir. Ordu komutanlarından Sa’d ibn-i Ebi Vakkas’ın (ra) hasta olduğunu öğrenince, evine giderek ziyaret eder. Kendi çağında ünlü bir hekîm olan Haris ibn-i Kelede’yi çağırmalarını buyurur. Gelen hekîm, Sa’d ibn-i Ebi Vakkas’ı muayene ederek, hastalığının önemli olmadığını söyler. Hurma ile sütü kaynatarak merhem yapar, sürerler, iyi olur. Yine Peygamber Efendimiz (asm) başka bir zamanda: erkek hurmaların dişi hurmalar üstüne asılmamasını bildirir. O yıl hurma kıtlığı olur, halk sızlanarak katına gelirler. Allah’ın Peygamberi (asm); “Siz dünya işlerini benden iyi bilirsiniz.” Anlamına gelen (Entûm a’lemu, bi umurî dünyakûm.) buyurur.” 1
“O çağlardaki bir tıp kitabında: Hz. Musa (as) hikâyesi; Şol vakit ki mübarek başı ağrıdı, Ben-i İsrail’den bir cemaat dura geldiler ve hem deva salıverdiler, biz istimâl idüp hoş olduk dediler. Musa Peygamber (as) eyitti, itmezûm, belki TEVEKKÜL İDERÛM didi. Hak Teâla (cc) hitap idüp, eyitti: (Eterid en tebtila hikmeti bi tevekkülike ye Musa) ‘Dilermisûn senin tevekkülünle, Ben’im hikmetim batıl ola, devayı istimal etmezsen başın ağrısı gitmez’ didi. Musa Peygamber ol devayı istimal itti, başı ağrısı gitti.
Tıbb-ı Nebevî’de anlatılan bir başka vak’ada: Ben-i İsrail’den bir kavim, peygamberlerine şikâyet ettiler, oğlanlarımız çirkin doğar dediler. Cevap verdi ki, 4 aylık olucak, avretlerinize AYVA yedirin ve hem yidürdüler, oğlanları görklü doğdu.” 2
Bu kısa ve sade örneklerden alacağımız ders ise, her türlü dünya işinde MEŞVERETİN ESAS OLMASINI, herkesin kendi dalında kesin kanaat ve söz sahibi olması gerektiği fikirleri ışığında, İslâm tıbbı hızla gelişerek büyük hekîmler yetişmesine imkân sağlanmıştır. İslâm’da tıp ilminin gelişmesini sağlayan temel düşüncenin kaynağını bir hadis-i şerifteki:
“Bilimin iki olduğu, birinin beden öbürünün din ilimleri olduğu” meşhurdur. Bu da tıp bilimine, Müslümanların değer vermeleri gerektiğini gösterir.
İslâm’ın ışığı ve desteği ile, uyanan Avrupa ilim adamlarının, ilim çevrelerine, temel kaynak olarak, eski Yunan medeniyetinin eserlerini hazır bulamadıklarından, Arapçadaki tercümelere baş vurmak durumunda kalmışlardır.
Sonuç olarak anlaşılmalıdır ki, BATI TIBBININ TEMELİ, İSLÂM KAYNAKLARINA DAYANMAKTADIR.
SAĞLICAKLA KALIN
Dipnotlar:
1) Prof. Dr. Feridun Nafiz UZLUK, Toplu Makaleler, c. 1, s. 763 T.T.K. Yayınları 2017.
2) Age. s. 766.