Konu, Sayın Kılıçdaroğlu’nun yanında bulunan başörtülü hanım hakkında gazetecilerin sorduğu soruya “Konu mankeni” benzetmesi yapmasıdır.

Aslında Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu’nun yanındaki başörtülü kız için “Konu mankeni” deme yerine başörtülü bir kızı yanlarında bulundurmalarından dolayı tebrik etmesi daha yerinde olurdu. Çünkü, başörtülü kızın kalbini yarıp bakmadık. Niyet okuma yerine nerden nereye geldiğimize bakmak çok daha isabetli olurdu. Memnuniyetini ifade etme yerine eleştir. Maalesef, siyaset böyle bir şey... Kendinden olursa, ne olursa olsun güzel, fakat başkasının güzelliklerine çirkin deme adeti bugünkü siyasetin meleği şeytan görme veya şeytanı melek görme adetinin bir tecellisidir.

Bediüzzaman, bugünkü siyasetten bundan dolayı kaçınmıştır. Hutbe-i Şamiye adlı eserinde şöyle ifade eder: “Gaddar siyaset ve zalim propaganda birbirine karıştırmış, beşerin kemalâtını da karıştırmış.” 1 Bundan dolayı siyaset hep, yanlış da olsa doğru da olsa kendini haklı çıkarmak peşinde olmuştur. Bediüzzaman, yine Hutbe-i Şamiye eserinde şöyle ifade eder: “Yirmi sene sonra gördü ki: O gizli münafık zındıkların garplılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe alet yapmalarına mukabil, bir kısım dindar ehl-i siyaset, dini siyaset-i İslâmiyeye alet etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tabi olamaz. Ve alet yapmak, İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir. Hatta, Eski Said o çeşit siyaset tarafgirliğinden gördü ki: Bir salih âlim, kendi fikr-i siyasisine muvafık bir münafıkı hararetle sena etti ve siyasetine muhalif bir salih hocayı tenkit ve tefsik etti. Eski Said ona dedi: “Bir şeytan senin fikrine yardım etse rahmet okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa lânet edeceksin.

Bunun için, Eski Said: euzü billahi mineşşeytanı vessiyaseti  dedi. Ve otuz beş seneden beri siyaseti terk etti. 2  

Dipnotlar:

1- Hutbe-i Şamiye, s. 52-53.

2- Hutbe-i Şamiye, s. 52. (Emirdağ Lâhikası, 2/190, Mektubat, 13. Mektub).