"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Apokrif İnciller ve Kur'ân-ı Kerîm

Harun SÖZLER
19 Kasım 2025, Çarşamba
Nasıl olur da aynı kaynaktan gelen dört semavî kitap birbiriyle bu kadar kopuk olur?

Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’ân tek bir İlâhtan geldiğine göre, birbirlerini tasdik etmeleri gerekmez mi?

Peki, neden sadece Kur’ân-ı Kerîm’de bu tasdik vardır? Neden her biri ayrı bir yol, ayrı bir hüküm, ayrı bir toplumsal düzen emrediyor?

Dünya üzerinde Zebur’un aslî metni bulunmamaktadır. Günümüzde “Mezmurlar” adıyla Tanah’ın içinde yer alır; diğer kısımları ise Tevrat ve Nevim oluşturur. Ancak Yahudîlerin kendilerini üstün görme eğilimleri, diğer insanları kendilerine hizmet etmek için yaratılmış “konuşan hayvanlar” olarak nitelendirmeleri ve benzeri sapkın anlayışları, bu İlâhî metinlerde zamanla değişiklikler yapmalarına yol açmıştır. Böylece kudsî metinler saflığını kaybetmiş, çelişkilerle dolu bir hurafe kitabına dönüşmüştür.

İncil ise, Eski Ahit (Tevrat) ile Yeni Ahit’ten oluşur. Yeni Ahit, dört kanonik İncil’den (Luka, Markus, Matta ve Yuhanna’dan) oluşur. Bunlar, Hz. İsa’nın vefatından yaklaşık elli yıl sonra, eski Yunanca olarak kaleme alınmıştır. Ancak bu metinler de Tevrat ve Zebur’la aynı akıbeti paylaşmıştır: Başta yanlış çeviriler, ardından yanlış anlamaların oluşturduğu ideolojik yönlendirmeler sebebiyle; ekleme, çıkarma ve tahrifler yapılmıştır.

Hz. İsa Aramice konuşmuş, dini de Aramice öğretmiştir. Ancak toplumun genel dili Yunanca olduğu için, metinler Yunanca yazılmıştır.

Aramice’de “Allah’ın kulu” anlamına gelen Eved Yah ifadesi, Yunanca’ya “Allah’ın oğlu” olarak çevrilmiş; “Allah’ın iradesi” ifadesi “Kutsal Ruh” şeklinde aktarılmış; “Seçilmiş kişi” anlamındaki Mesih, “Kutsal Kurtarıcı”ya dönüştürülmüştür.

Hatta Hz. İsa için kullanılan “öğretici rabbi” ifadesi “Rab Tanrı” olarak çevrilmiş; böylece çeviri hataları ve anlam kaymaları, İncil’in aslî özünü kaybetmesine ve zamanla tamamen farklı bir din hâline gelmesine yol açmıştır.

Az da olsa Yunanca dışındaki dillerde yazılmış el yazması İnciller bulunmuştur; ancak kiliseler bunların tamamını uydurma sayarak reddetmiştir. Bunlar “Apokrif İnciller” (gizli İnciller) olarak anılır.

Elbette uydurma olanlar bulunabilir; fakat bu, hepsinin uydurma olduğu anlamına gelmez.

Bazı Apokrif İnciller öyle dikkat çekici bilgiler içermektedir ki, mevcut Hıristiyanlık inancını kökten sorgulatacak niteliktedir.

Bu metinlerde yer alan bazı ifadeler şunlardır:

Hz. İsa’nın Allah’ın kulu ve elçisi olduğu,

Hz. İsa’nın öldürülmeyip göğe yükseldiği, onu ele veren havarisinin ise onun suretine büründürüldüğü,

Hz. İsa’nın mu’cizeleri kendi kudretiyle değil, Allah’ın yardımıyla gerçekleştirdiği...

Başta Barnabas İncili olmak üzere birçok Apokrif incilde bu tür ifadeler geçmektedir.

Eğer bu İncillerin tamamı gerçekten uydurma olsaydı, Kur’ân’ın bildirdiği bu İlâhî hakikatlerle böylesine örtüşmeleri mümkün olur muydu?

Kur’ân’ın nüzulünden yüzyıllar önce yazılmış bu İncillerin, Kur’ân’daki hakikatleri tasdik etmesi tesadüf müdür?

Bu da gösteriyor ki, Kur’ân yalnızca son mukaddes kitap değil; aynı zamanda bütün hakikatlerin tashihidir.

O, tahrifin değil; tevhidin son sözüdür.

Okunma Sayısı: 153
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı