Yaşadığımız hadiseler kendi kusurumuzu görmemizi, hatalarımızı anlamamızı, noksanlıklarımızı tesbit etmemizi, doğru sandığımız yanlışlarımızı bulmamızı sağlar.
Fikrî ve fiilî yanlışlarımız, mesuliyetli işlerimiz, çeşitli kabahatlerimiz bazı vesilelerle önümüze dökülür. “Tecrübe ile sabittir ki, ceza bir kusurun neticesidir.” (Divan-ı Harbi Örfi) hakikati, kendi elimizle yaptıklarımızın ceza olarak bize geri döndüğünü ifade eder.
Risale-i Nur hizmetinde ki ihmallerimiz, şahsî işlerimizi öne alıp hizmete ait işleri geri bırakmamız, omuzumuzda ki manevî yükün gerektirdiği ciddiyeti kaybetmemiz ve iman hizmetinde çeşitli lâkaytlıklarımız bizi bu musîbetlere muhatap etmektedir diye düşünüyorum. Başımızdaki bulaşıcı hastalık hizmet faaliyetlerimizin duraksamasına, dershane hizmetlerimizin aksamasına sebep oldu. Acaba salgın hastalık öncesinde dershanelerimizi ve derslerimizi ihmal mi ettik? Dershane kapısını aşındırmak yerine evimizde mi oturduk? Hizmet meseleleri yerine malayani konuları mı konuştuk? Kusurumuzu gösterecek sualleri çoğaltabiliriz.
“Biz Risale-i Nur şakirtleri dünyaya çok ehemmiyet vermediğimizden, dünyaya yalnız Risale-i Nur için baktığımızdan, bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyoruz.” (Emirdağ Lâhikası) hakikatine dayanarak bu cümleleri kuruyorum. Kusurumu görüp istiğfar edeyim diyerek öncelikle nefsime söylüyorum. Elbette Risale-i Nur başka alanlarda fütuhatını gösteriyor. Canlı derslerle her yer medrese oluyor. Fakat bu husus kusurlarımızı sorgulayıp istiğfar etmemize engel değil. Bu sebeple istiğfar edip istiğfar dersi verme zamanıdır.