Gündüz, aydınlık; gece ise kopkoyu bir karanlık değildir, gerçekte. Gece, hem aydınlığın farkına varılmasını sağlayan, bu sebeple de bir anlamda, “dolaylı aydınlık”, hem de ay ışığının ve yıldız kümelerinin kendilerini belli ettiği, nisbî de olsa bir aydınlığa kapı aralayan periyottur.
Sürekli “gündüz hali” yaşadığımızı düşünelim. Böyle bir durumda aydınlığın kıymetini nasıl bilebiliriz? Yorulan bedenlerimizi nasıl dinlendirebiliriz? Varlıkların güzellik derecelerini nasıl ayırt edebiliriz?
Sürekli “gece hali yaşamamızı” ise tasavvur etmek bile içimizi karartmaya yetiyor. Böyle bir durumda aydınlığı nasıl bilebiliriz? Varlıkların ihtişamını nasıl gözleyebiliriz? Âlemdeki sayısız güzellikleri nasıl müşahede edebiliriz? Faaliyetlerimizi nasıl yapabiliriz? Kendimizi gerçekleştirecek çalışmalara nasıl yoğunlaşabiliriz?
Gece ile gündüzün birbirini takip etmesi, geceden sonra gündüzün, gündüzden sonra gecenin gelmesi bizim için büyük mutluluk kaynağı oluyor. Gündüz etrafımızdaki varlıkların faaliyetlerini, güzelliklerini izliyor, geceleyin bunların siyah bir örtü ile kaplanmasına şahit oluyoruz.
Güneşi ışık kaynağı olarak var eden, dünyayı var edip onu hem kendi ekseninde döndürerek gece ve gündüzün oluşumunu sağlayan hem güneş etrafında döndürerek mevsimlerin meydana gelmesini temin eden irade, kudret ve rahmet sahibi bir Rab var, diyor. Bu suretle “küfür” örtüsünü kaldırıyor; gündüz iman nûru ile pırıl pırıl parlamaya başlıyor, gece zifiri karanlıktan kurtulup manevî bir aydınlığa kavuşuyor.
Kur’ân-ı Kerîm’de gece ve gündüzün birbirini izlemesi olayına bazı âyetlerde açıkça değiniliyor, bu muhteşem olaya iman nûru ile bakmak gerektiğine dikkat çekiliyor. Meselâ, Zümer Sûresi'nin 5. âyetinde şöyle buyruluyor: “Allah gökleri ve yeri ‘hak’ üzere yaratmıştır. O geceyi gündüze sarıyor, gündüzü de geceye sarıyor. O güneşi ve ayı emrine boyun eğdirmiştir. Bunların hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. Allah, çok güçlü ve çok bağışlayandır”. Âl-i İmran Sûresi'nin 190. âyetinde de, “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda düşünen kimseler için ibretler vardır”, deniliyor.
İşte iman nûru ile baktığımızda her varlığın, her olayın, her gelişmenin nasıl Rabbimizi tanıttığını, O’nun kudret ve rahmetine delâlet ettiğini görüyor, O’na olan inancımızı ve yönelişimizi ziyadeleştirdikçe ziyadeleştiriyoruz.