Vaktiyle, memleketin birinde, hastalık hastası evhamlı bir kadın, gece yarısı doktorunu eve çağırır.
Kadını muayene eden doktor, “Hanımefendi” der, “acilen uzaktaki akrabalarınızı arayın, sizi bir kere daha görsünler. Mahkemeye de şimdi telefon edin, bir heyet gelsin ve vasiyetnamenizi yazsınlar. Bir de haber gönderin, tabutunuzun ölçüsünü alsınlar.”
Endişelenen kadın, “vah vah” der. “Durum bu kadar acil demek, sabaha çıkamayacak mıyım?”
Doktor şöyle cevaplar: “Hayır. Sapasağlamsınız. Ama sabaha karşı boş yere rahatsız edilecek, yatağından kaldırılacak tek adam ben değilim ya…”
Bugünkü köşe yazımız, “tecrübeli abiler kanun yolu” hakkında olacak.
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun son yıllardaki atama kararnameleri her zaman haber olmuştur.
Hangi hâkim hangi adliyeye atandı, bu atamalardan hangisi terfi, hangisi sürgün, hangi hâkim verdiği hangi karar yüzünden siyasî iktidarla ters düştü ki kızağa çekildi. Vesaire…
Son yıllarda basın ve sosyal medya HSK kararnamelerine ilk önce bu gözle bakar olmuştu. Bu dahi tek başına üzücü olmakla birlikte, konumuz bu değil.
HSK kararnamelerinde göze çarpmayan öyle bazı atamalar var ki biz bu yazımızda bu atamalardan dem vuracağız. HSK, bu atamalarla, ilgili hâkime mi yoksa o hâkimin dosyasına bakacağı vatandaşlara mı ceza veriyor, haydi birlikte karar verelim.
Siyasetle ilişkisi olmadığı için basına yansımayan bu gibi atamalarda, HSK; disiplin, meslekî liyakat, şahsî anlaşmazlıklar, vatandaş ve avukat şikâyeti gibi sebeplerle, bazı hâkimlerin yerini değiştiriyor.
Yerini değiştirirken de o hâkimin kulağını çekmek babından, cezalı hâkimi eski görev yaptığı mahkemeye nazarla daha “basit” bir mahkemeye atıyor.
Meselâ, Ağır Ceza Mahkemesi üyesini İcra hâkimi, Ticaret Mahkemesi Başkanını Sulh Ceza Hâkimi yapıyor.
Problem ise şurada: Görev süresi boyunca ceza hâkimliği yapan bir hâkim hukuk hâkimi olunca ya da bir hukuk hâkimi birden ceza hâkimi oluverince, o hâkim sudan çıkmış balığa dönüyor.
Misal, yıllarca sanıklara hapis cezası veren bir hâkim; birden hukuk hâkimi olup tazminata hükmederken, Medenî Yargılama Usullerini bilmediğinden, hangi alacağa hangi faiz işletilir, faiz hangi tarihten işlemeye başlar, o alacak için zamanaşımı kaç yıldır, bilmiyor.
Tabiî, bu sudan çıkmış tecrübeli(!) hâkimler, acemiliklerini atana dek, olan vatandaşın hakkına ve parasına oluyor.
Yakın tarihte benzer bir olayı yaşayan avukat dostumuz aktarıyor: Aklı eski görev yeri olan Ağır Ceza Mahkemesinde kalan, eski görevine özlemle ceza mahkemesinin kırmızı cübbesini üstünden çıkarmayan bir İş Mahkemesi hâkimi, kanuna aykırı kararına itiraz gelince; “ben İş Mahkemesinde yeniyim, tecrübeli abilere sordum böyleymiş” diyor ve hatalı kararında diretiyor.
Bu dayanaksız ısrar ise vatandaşın hem parasına hem de bir-iki yılına mâl oluyor.
Buradan Adalet Bakanlığı ve HSK’ya seslenelim:
Problemli hâkim-savcılarınızın kulağını çekmek için böyle atamalar yapmayın. “Bu hâkimler hakkında ne yapacağımızı bilemiyoruz, boş yere rahatsız edilecek bir tek biz değiliz ya, biraz da vatandaşlar çeksin” de demeyin.
Sizler o hâkimleri, belki çok sonra, “sen de benim hatalarımdan birisin” diyerek, yalnızca idarî bir dosya olarak göreceksiniz ama vatandaş o hâkimlere “sen en güzel duyguların katilisin” diyerek ah ediyor.