Ahrar / Demokratlar, birinci sınıf bir demokrasiyi; insan hak ve hürriyetlerini, adaleti, hukuku, kanun hâkimiyetini, çoğulculuğu, istişareyi (meclisi) kâmil manada ülkede tatbik etmeyi gaye edinen siyasî güçlerdir.
Kemalizm ise, demokrasiye yer vermeyen, insan hak ve hürriyetlerini tanımayan, farklı fikir ve düşünceleri tehlikeli sayan, devlet otoritesini kullanarak halkı baskı ve tahakküm ile yönetmeyi ön gören, dini vicdanlara hapsedip manevî değerleri toplum hayatından silmeyi hedefleyen ve tek kişinin görüşlerine bina edilen bir ideolojidir.
Demokrasi ile Kemalizm zıt kutuplardır. Birinin bulunduğu yerde diğeri barınamaz. Biri ilerlemeye, diğeri geri kalmaya sebep olmaktadır.
Dünyada demokrasi ile idare edilen devletler, başta hukuk ve hürriyetler olmak üzere ilim, sanat, sanayi, teknoloji ve refahta dünya sıralamasının en üstünde yer alırken, 90 küsur yıldan beri Kemalizm ile yönetilen ülkemiz, yukarıda sayılan hususlarda dünya sıralamasının en alt tarafında yer almaya devam etmektedir.
Hakikî Demokratlar asla Kemalist olamaz. Kemalizm’e halisâne inananların da gerçek Demokrat olmaları mümkün değildir.
Hakikat bu halde iken, ülkemizde demokrasi ile Kemalizm’i uzlaştırmak, birbiriyle barıştırmak için çok gayret sarf edildiğini görmekteyiz. Özellikle askerî darbe süreçlerinde bu iş yapılmaktadır.
Devletin derin mahfillerinde yuvalanmış, devlet gücünü eline geçirmiş Kemalist güçler, ideolojilerinin iç yüzünü kamufle edip kitlelere kabul ettirmek için onu, demokrasi sosuna bulayarak takdim etmektedirler.
Günümüzde Ahrar/Demokrat geleneğinden gelen bir kısım siyasîler ve kendilerini Demokrat olarak tanımlayan bazı zevat, hiç gereği ve buna ihtiyaçları yokken, Kemalizm’e sahip çıkmaları çok gariptir. Bu ideolojiyi savunmak onlara bir fayda sağlamaz, bilâkis çok şey kaybettirir.
Halk, basiretiyle bu ideolojinin iç yüzünün farkındadır. Devletin, geniş imkân ve araçlarıyla resmî bayram süreçlerinde, okullarda ve meydanlarda yapılan parlak Kemalizm propagandasına inanmamaktadır.
Onlar, Demokrat siyasî güçlerin ona sahip çıktıklarını gördüklerinde, “Bunlar da Kemalistmiş” deyip onlara iltifat etmemeleri, yanlış siyasî adreslere yönelmeleri kuvvetle muhtemeldir.
Ayrıca onların, Demokrasilerde asla yeri olmayan, tek parti idaresinin ve darbecilerin okullara zorla dayattığı ırkçılık kokan andın tekrar geri getirilmesini savunmaları, misyonlarıyla çelişen bir talihsizliktir.
Son söz: Hakikî Ahrar/Demokrat güçlerin yapacağı iş, halkın kafasını karıştıran demokrasi ile Kemalizm’i birlikte savunmak, halkın tasvip etmediği andın tekrar getirilmesini talep etmek yerine; geçmişte selefleri Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’in yaptığı gibi, sadece demokrasiye yüksek sesle vurgu yapmaktır.
Onların en önemli meşguliyetleri, kitlelere uygun bir yolla ulaşıp onlara demokratik hedef ve programlarını etkili bir şekilde anlatmak, mevcut istibdat yönetimine karşı merkez sağda ülke yönetimine aday, Demokrat bir alternatif olduklarını göstermektir.