Yeni Asya Camiası, ahir zamanın Peygamber (asm) varisi Üstad Bediüzzaman’ın meslek ve meşrebini tavizsiz şekilde sürdürüp hayata yansıtan, Risale-i Nur Külliyatı’nı bir bütün olarak benimseyip özümseyerek hayat düsturu yapan Nur Talebeleri grubudur.
Türkiye’deki ilhad/dinsizlik ve fitne odakları, Nur Talebelerini, özellikle Yeni Asya Camiası’nı etkisiz hâle getirmek için var güçleriyle çalıştıkları bilinmektedir.
Onlar bu işi yaparlarken fitne ve fesat oyunlarıyla kiminin intikam hırsını, kiminin makam sevgisini ve şöhret hissini, kiminin havf damarını, kiminin bir başka zaafını kullanarak gayelerine hizmet ettirmektedirler.
Bu odakların kullandıkları en münafıkâne metod; gizli güçlerini ve bir kısım siyasîleri alet ederek camia mensupları arasında fitne fesat sokarak, onları bölerek ve birbirleriyle tokuşturarak güçlerini zayıflatıp, hizmet yapamaz bir hâle getirmektir.
Onlar, geçmişte bu metodu Üstad ve saff-ı evvel ağabeylere karşı uygulamışlardı. Ancak Üstad, ağabeyleri ihlâs, uhuvvet ve tesanüdlerini bozmamaları yönünde ikaz ve irşat etmişti. Bu yüzden bu odaklar o dönemde pek başarılı olamamışlardı.
Bu odaklar, o zamandan günümüze kadar Yeni Asya Camiası’nın peşini hiç bırakmadılar. 1980, 1990, 1992, 2002, 2014’lerde her fırsatta harekete geçerek onların hizmetlerine mani olmak için ayrıştırıcı bozgunculuklarına devam etmişlerdir. Onlar gelecekte de bu işe devam edeceklerinden şüphe yoktur.
Bize düşen onlara karşı müteyakkız olmak ve tedbir almak, aramıza fitne sokmalarına fırsat ve imkân vermemektir.
Ne yazık ki son zamanlarda daire içinde bazı kişilerin meşveret meclisleri yerine sosyal medyada ve Whatsapp gruplarında istişare kurul ve kararlarını, gazeteyi ve Nur Talebesi kardeşlerini hedef alan, uhuvvet ve tesanüdü bozucu paylaşımlar yaparak kardeşlerinin hizmet şevklerinin bozulmasına ve haklarında su–i zan havası oluşmasına, sonuçta iman hizmetinin zaafa uğramasına sebep olmaktadırlar.
Bu durum ağır manevî mesuliyeti netice veren bir iştir. Ne yazık ki bu işler, Risale-i Nur’a darbe vurmak isteyen zındıka komitesi hesabına geçtiği aşikârdır.
Aziz Üstadımız ve Zübeyir Ağabey, zamanlarında bu işi yapanlardan çok rahatsız oldukları ve onları şiddetle ikaz ettikleri hatıralardan okumaktayız. Bir saff-ı evvel ağabeyimizden vefatından önce bizzat dinlediğimiz bir hatırada, kendisinin Ankara’da Tarihçe-i Hayat’ın basımında ihtilâfa düştüğü Atıf Ural’ı gidip Üstad’a şikâyet ettiğini, Üstadın kendisine çok kızdığını ve “Kardeşim! Siz olmadan da Risale-i Nur hizmet eder. Sen git o kardeşinle tesanüdünü muhafaza et” dediğini bize anlatmıştı.
Son Söz: Günümüzde Nur Talebelerine yakışan, Üstadın kendi döneminde ve Zübeyir Ağabeyin daha sonraki zamanda yaptığı gibi ihlâs, tesanüt ve ittifakla hareket etmeleridir.
Doğru olanı, çakıl taşları mesabesindeki basit ihtilâfları tehevvüre kapılmadan suhuletle Nur’un ölçüleri ışığında istişare zemininde hal edip sebat, azim ve kararlılıkla hizmete devam etmektir.