Farzları ihmal etmek, fitne, hile ve haramlara dalmak, yağmursuzluğa ve çeşitli belalara sebep olur.
Zekâtların verilmemesi, veya noksan verilmesi de yağmursuzluğa neden olur. Hâkim ve Beyhakî’ye göre, “Zekât vermeyen kavimlere, Allah da yağmurunu vermez.”
Abdullah ibni Mes’ud radiyallahu anh’den rivayete göre de, “İnsanlar ticaretlerinde ölçeklerinde ve tartılarında noksanlık yaparlarsa, Allah da onları yağmur tanelerinden mahrum bırakır.”
Namaz, zekât, oruç ve diğer farzlarda yapılan ihmalkârlık çeşitli belalara sebep olur. Çünkü farz ibadetler, sayısız nimetlere karşı şükür ve teşekkür hükmündedirler. Fitne, fesat, kizb, haram ve nankörlükten kaçıp farzlarla şükredilmez ise; ceza olarak yağmursuzluk, kıtlık ve diğer musibetler gelir. Günümüzde, günahların, nankörlüğün, kibir ve kebâirin her çeşidi vardır.
Mehmet Âkif’imizin dediği gibi:
“Nemiz eksik rezâilden, nemiz kaldı fezâilden.”
Rezâil; her türlü rezillikler, günahlar, haramlar ve ahlâksızlıklardır.
Fezâil; iyi, faziletli, hayırlı ve güzel ahlâka yakışan huylardır.
İbrahim sûresinin 7. ayetinde Cenab-ı Hak, “Şükrederseniz nimetlerimi ziyadeleştiririm. Eğer şükretmeyip nankörlük ederseniz, azabım şiddetlidir” buyurmuştur.
“Şimdi bu zamanda kıyametin kopmasına sebep olacak günahlar işleniyor... Ezcümle, müteaddit o vücûhundan radyom ile anlaşıldı ki, [şimdi ekranlar ile] o bir tek adam, bir tek kelime ile milyon kebâiri birden işler ve milyonlarla insanı dinlettirmekle günahlara sokar.” 1 Bu ahir zamanda, hürmet, merhamet, şefkat, takva ve güzel ahlâk azalmış. Mimsiz medeniyetin günahları ve alçaklıkları çoğalmış.
“Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müthiş olarak, ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşîlik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor.” 2
Çare; Kur’ânî ve Nebevî bir metodla insanlara tebliğde bulunmaktır. Sabır, sebât ve şevkle nasihat edilmelidir. Müjdeleyerek, sevdirerek, ürkütmeden, kolaylaştırarak ve zorlaştırmadan insanlar irşad edilmelidir.
Risale-i Nur’daki müsbet hareket düsturuyla, insanlara şevk ve ümit aşılanmalıdır. İşte o zaman, insanlar severek ve isteyerek farzları yerine getirip, kibir ve kebairden kaçacaklardır. Dünyevî ve uhrevî huzuru elde edeceklerdir. Sonuçta, bu hayırlı durumdan Allah ve Resûlü razı olacak, üzerimize maddî ve mânevî rahmetler bol bol yağacaktır inşaallah.
İman, İslâm, ihlâs, takva, namaz, niyaz, şevk, ümit, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.
Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası, s. 46.
2- Kastamonu Lâhikası, s. 111.