Duânın tesiri ve etkisi çok büyüktür.
Duâ öyle bir tohumdur ki, ağızla veya kalble ekildiğinde yüzde yüz meyvesini verir. Netîcesi ya dünyada, ya da âhirette mutlaka görülür. Çünkü Cenâb-ı Allah Kur’ân’da, “Bana duâ edin cevap verip kabul edeyim” buyurmuştur.
İşte İbn-i Abbas’ı ilimde, hikmette, fakih ve İmâmü’l-Müfessirîn yapan sevgili peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ona yaptığı mucizeli duâsıdır. Çünkü; onun müfessir, muhaddis, âlim ve fakih olması için ona duâ etmiştir.
İbn-i Abbas kendisi bu konuda şöyle diyor: “Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni bağrına bastı ve şöyle duâ etti: “Allâh’ım! Buna hikmeti öğret.” Başka bir rivâyete göre de: “Allâh’ım! Buna Kitâbı (Kurân’ı) öğret” diye duâ buyurdu.
İmam Şâfiî buradaki hikmeti, Resûlullah’ın sünneti şeklinde yorumlamıştır. Buhârî’de bir hadîsin zeylinde hikmeti şöyle açıklamıştır: Hikmet: Nübüvvet hâricindeki görüşlerde ve içtihadlarda isâbet etmektir.
Başka bir hadiste İbn-i Abbas hakkında sevgili nebîmiz şöyle buyurmuştur: “Allâh’ım! Bunu dinde fakih kıl! Buna dînî ahkâm ve kavâidi bildir.”
Ahkâm hükümler, kavâid, kâideler ve kurallar demektir. İbn-i Abbas’ın İmâmü’l-Müfessirîn olduğu konusunda icma’ vardır. Çünkü o İslâmî ilimlerde en yüksek mertebeye yükselmiştir.
“Başta Buhârî ve Müslim haber veriyorlar ki, İbn-i Abbas’a şöyle duâ etmiş: “Allâh’ım, onu dinde bilgi ve anlayış sâhibi yap. Ve ona âyetlerin yorumunu öğret.” duâsı öyle makbul olmuş ki, İbn-i Abbas, Tercümânü’l- Kur’ân ünvân-ı zîşânı ve Habrü’l- Ümme, yani allâme-i ümmet (Ümmetin zirvedeki âlimi) rütbe-i âlîsini kazanmış. Hattâ çok genç iken, Hz. Ömer, onu ulemâ ve kudemâ-i Sahâbe (âlim ve kıdemli büyük Sahâbelerin) meclisine alıyordu.” (Mektûbât, s.144)
Îman, ilim, istikâmet, ihlas, Kurân ve sünnet üzere kalınız.