Günlerdir, ülkemizin farklı noktalarında çıkan orman yangınlarıyla mücadele devam ediyor.
Bir yangın bitmeden diğeri başlıyor. Geleceğimiz, sermayemiz, çok sayıda canlıyla beraber yanıyor. İçimiz yanıyor. Seyitgazi yangınında on görevlinin alevler arasında kalması yürekleri dağladı. Türkiye şehitlere ağladı. Her güne farklı bir yangınla uyanıyoruz.
Bir yandan çarşı pazar da yangın yeri. Vatandaş, bir elindeki paraya, bir de fiyatlara bakıp temel ihtiyaçlarını bile alamaz durumda. Mutfaklar yangın yeri. Hanımlar “En az maliyetle ne pişirip ev halkına yemek hazırlayabilirim?” diye her gün hesap yapar halde. Rüzgârla artan yangınlar gibi, enflasyona karşı her geçen gün ekonomik kriz de büyüyor. “Tarım bitmiş” diyen çiftçiler ağlıyor, emekliler yarı aç yarı tok geziyor. Asgarî ücret, bir aylık ev kirasını bile karşılamaya yetmiyor.
Çocuklar da maalesef bu sefalet yangınından nasibini alıyor. En temel ihtiyaçları bile göz ardı ediliyor. Öğrenciler umutsuz ve mutsuz. Bir çoğu hem okuyup hem de yarı zamanlı işlerde çalışmak zorunda kalıyor.
Dünyaya baktığımızda, içimizi yakan ve hiç aklımızdan çıkmayan Filistin; katliamlarla, açlık ve susuzlukla artık iyice bitmiş, tükenmiş durumda. Onların yangını tüm dünyayı sardı ama her nedense yananların imdadına koşan olmuyor. Kimse gidip söndüremiyor. Yardıma koşmaya çalışanların da önü kesiliyor. Su ve gıda ulaştırılmasına bile izin verilmiyor.
Hava sıcaklığındaki yakıcı artış ve yangın afetleri de İlâhî ikazdır. “Sıcaklığın şiddeti, Cehennemin hararetindendir.” 1
Adaletsizlikler, haksızlıklar, mazlumların arşa yükselen “ah” ları, Cehennemi de kızdırıyor, güneşi de.
Dünyanın her yerinde bunca yangınlara gözlerini kapayıp, kulaklarını tıkayan ve maddî gücü elinde bulunduran bir kesim var. Aynı gemide olsak da, bu zengin azınlık geminin en üst katında eğlenmeye devam ederken alt katlardaki feryatları duymazdan geliyorlar. Deprem, yangın, patlama, her felâkette durum aynı. “Olağan şeyler” deyip geçiyorlar. Mağdura asla el uzatan olmuyor. Şimdilik onlar refah içinde ve hayatlarından memnun olsa da, madem aynı gemideyiz, böyle devam ederse bu yangınlar bir gün üst katlara da ulaşır. Onlar da yanar. O zaman anlarlar belki yananların hâlini ama çok geç olur.
Buraya kadar dar daireden geniş daire olan dünya gündemine kadar karamsar bir tablo çizmiş gibi olsak da, görünen gerçekler böyle. Ahir zamandayız. Artık dünya da bu ağır yüklere tahammül edemiyor olacak ki, bir an önce içindekileri boşaltmak istercesine kıyamete doğru koşar adım dönüyor. Madem imdadımızı O’ndan başka duyan yok, Allah’a sığınıp ellerimizi açarak, “Ya Rab, dünyanın fitnelerinden ve ateşlerinden Sana sığınıyoruz. Bizi kabir azabı ve Cehennemden ateşinden kurtar” diyelim. Dünyamız acılaştı ve yanıyor, çalışalım da ahirette yanmayalım. Hem samimî ve ihlâslı dualar dünyanın bu gidişatını da değiştirebilir.
Dipnot:
1- Hadis-i şerif, Buharî 142.