"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her yer yangın yeri

Mehtap Yıldırım Yükselten
28 Temmuz 2025, Pazartesi
Günlerdir, ülkemizin farklı noktalarında çıkan orman yangınlarıyla mücadele devam ediyor.

Bir yangın bitmeden diğeri başlıyor. Geleceğimiz, sermayemiz, çok sayıda canlıyla beraber yanıyor. İçimiz yanıyor. Seyitgazi yangınında on görevlinin alevler arasında kalması yürekleri dağladı. Türkiye şehitlere ağladı. Her güne farklı bir yangınla uyanıyoruz.

Bir yandan çarşı pazar da yangın yeri. Vatandaş, bir elindeki paraya, bir de fiyatlara bakıp temel ihtiyaçlarını bile alamaz durumda. Mutfaklar yangın yeri. Hanımlar “En az maliyetle ne pişirip ev halkına yemek hazırlayabilirim?” diye her gün hesap yapar halde. Rüzgârla artan yangınlar gibi, enflasyona karşı her geçen gün ekonomik kriz de büyüyor. “Tarım bitmiş” diyen çiftçiler ağlıyor, emekliler yarı aç yarı tok geziyor. Asgarî ücret, bir aylık ev kirasını bile karşılamaya yetmiyor. 

Çocuklar da maalesef bu sefalet yangınından nasibini alıyor. En temel ihtiyaçları bile göz ardı ediliyor. Öğrenciler umutsuz ve mutsuz. Bir çoğu hem okuyup hem de yarı zamanlı işlerde çalışmak zorunda kalıyor. 

Dünyaya baktığımızda, içimizi yakan ve hiç aklımızdan çıkmayan Filistin; katliamlarla, açlık ve susuzlukla artık iyice bitmiş, tükenmiş durumda. Onların yangını tüm dünyayı sardı ama her nedense yananların imdadına koşan olmuyor. Kimse gidip söndüremiyor. Yardıma koşmaya çalışanların da önü kesiliyor. Su ve gıda ulaştırılmasına bile izin verilmiyor. 

Hava sıcaklığındaki yakıcı artış ve yangın afetleri de İlâhî ikazdır. “Sıcaklığın şiddeti, Cehennemin hararetindendir.” 1 

Adaletsizlikler, haksızlıklar, mazlumların arşa yükselen “ah” ları, Cehennemi de kızdırıyor, güneşi de. 

 Dünyanın her yerinde bunca yangınlara gözlerini kapayıp, kulaklarını tıkayan ve maddî gücü elinde bulunduran bir kesim var. Aynı gemide olsak da, bu zengin azınlık geminin en üst katında eğlenmeye devam ederken alt katlardaki feryatları duymazdan geliyorlar. Deprem, yangın, patlama, her felâkette durum aynı. “Olağan şeyler” deyip geçiyorlar. Mağdura asla el uzatan olmuyor. Şimdilik onlar refah içinde ve hayatlarından memnun olsa da, madem aynı gemideyiz, böyle devam ederse bu yangınlar bir gün üst katlara da ulaşır. Onlar da yanar. O zaman anlarlar belki yananların hâlini ama çok geç olur. 

Buraya kadar dar daireden geniş daire olan dünya gündemine kadar karamsar bir tablo çizmiş gibi olsak da, görünen gerçekler böyle. Ahir zamandayız. Artık dünya da bu ağır yüklere tahammül edemiyor olacak ki, bir an önce içindekileri boşaltmak istercesine kıyamete doğru koşar adım dönüyor. Madem imdadımızı O’ndan başka duyan yok, Allah’a sığınıp ellerimizi açarak, “Ya Rab, dünyanın fitnelerinden ve ateşlerinden Sana sığınıyoruz. Bizi kabir azabı ve Cehennemden ateşinden kurtar” diyelim. Dünyamız acılaştı ve yanıyor, çalışalım da ahirette yanmayalım. Hem samimî ve ihlâslı dualar dünyanın bu gidişatını da değiştirebilir.   

Dipnot: 

1- Hadis-i şerif, Buharî 142.

Okunma Sayısı: 1618
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Emin

    29.7.2025 00:19:50

    Hem şu sırdandır ki Mehdi, Süfyan gibi, ahirzamanda gelecek eşhasları çok zaman evvel, hatta tabiîn zamanında onları beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar. Hatta bazı ehl-i velâyet, “Onlar geçmiş.” demişler. İşte bu da, kıyamet gibi, hikmet-i ilâhiye iktiza eder ki, vakitleri taayyün etmesin. Çünkü, her zaman, her asır kuvve-i maneviyenin takviyesine medar olacak ve yeisten kurtaracak “Mehdi” manasına muhtaçtır. Bu manada her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır. Hem gaflet içinde fenalara uymamak ve lâkaydlıkta nefsin dizginini bırakmamak için, nifakın başına geçecek müthiş şahıslardan her asır çekinmeli ve korkmalı. Eğer tayin edilseydi, maslâhat-ı irşad-ı umumî zayi olurdu. (Sözler, s. 416)

  • Emin

    29.7.2025 00:10:47

    Hattâ Hazret-i İsa aleyhisselâm’ın nüzulü dahi ve kendisi İsa aleyhisselâm olduğu, nur-u imanın dikkatıyla bilinir; herkes bilemez. Hattâ deccal ve süfyan gibi eşhas-ı müdhişe, kendileri dahi kendilerini bilmiyorlar. (Şualar, s. 575)

  • Emin

    29.7.2025 00:09:27

    Sen ne dersen de, ben derim ki: Bu dostlarım içinde çok münafıklar var. Münafık kâfirden eşeddir. Onun için, kâfir Rus’un bana çektirmediğini çektiriyorlar. (Mektubat, s. 104)

  • Emin

    29.7.2025 00:08:15

    Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur, kandırıcı olursa daha habis olur, aldatıcı olursa fesadı daha şedid olur, dahilî olursa zararı daha azim olur. Çünkü, dahilî düşman kuvveti dağıtır, cesareti azaltır; haricî düşman ise, bilakis, asabiyeti şiddetlendirir, salabeti arttırır. Nifakın cinayeti, İslâm üzerine pek büyüktür. Âlem-i İslâmı zelzeleye maruz bırakan nifaktır. Bunun içindir ki, Kur’an-ı Azimüşşan ehl-i nifaka fazlaca teşniat ve takbihatta bulunmuştur. (İşaratü’l-İ’caz, s. 93)

  • Emin

    29.7.2025 00:06:53

    Bu ahirzaman çok çalkalanıyor, bu fitne-i ahirzaman acib şeyler doğuracağını ihsas ediyor. (Barla Lâhikası, s. 91)

  • Emin

    29.7.2025 00:05:41

    — Bana ızdırab veren, dedi, yalnız İslâmın maruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz.. çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeğe bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa! — Yüz binlerce imanlı talebeleriniz size âtî için ümit ve teselli vermiyor mu? — Evet, büsbütün ümitsiz değilim. Amma bu husustaki ızdırabımı da giderecek umumî bir iman inkişafı göremiyorum. (Tarihçe-i Hayat, s. 614-615)

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı