"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ehl-i Beyt ve şûrâ (1)

M. Fahri UTKAN
07 Aralık 2025, Pazar
Zeyd İbni Erkam radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Size iki önemli şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir rehber ve nur olan Allah’ın Kitâbı Kur’ân’dır. Ona yapışın ve sımsıkı sarılın! Size bir de Ehl-i Beyt’imi bırakıyorum. Allah’dan korkun da Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın! Allah’tan korkun ve Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın!" (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 36)

Yine aynı anlamı teyid eden başka bir hadis-i şerif için, bazı kişiler tarafından ters anlaşılan ve serrişte ederek sordukları bir soru var; “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın “De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir. (Şûrâ Sûresi: 23 )” demesiyle emir olunarak, Âl-i Beyt’e karşı ümmetin meveddetini (sevgisini) istemesinin sırrı” nasıl anlaşılmalıdır?

Bu konu Risale-i Nur’da şu şekilde izah edilmektedir. “Hem ümmetini Âl-i Beyt’in etrafında toplamak arzusunun sırrı şudur ki: Zaman geçtikçe Âl-i Beyt çok tekessür edeceğini izn-i İlâhî ile bilmiş ve İslâmiyet zaafa düşeceğini anlamış. O halde, gayet kuvvetli ve kesretli bir cemaat-i mütesânide lâzım ki, âlem-i İslâmın terakkiyât-ı mâneviyesinde medar ve merkez olabilsin. İzn-i İlâhî ile düşünmüş ve ümmetini Âl-i Beyt’i etrafına toplamasını arzu etmiş”  hakikatinden anlaşılmaktadır ki Ehl-i Beyt kuvvetli bir şahs-ı manevî (yani camaat-i mütesanide) olarak teşkil edilerek manevî terakkiyata bir merkez kılınmıştır. Böylece, dağılmaların, parçalanmaların ve karışıklıkların önlenmesini sağlayacak bir ittifak ve ittihad noktası olarak Ehl-i Beyt’in şahs-ı manevîsi gösterilmiştir.

Burada şu soru aklımıza gelebilir. Peki, aynı olayın zamanımızdaki yansıması nasıl olabilir? 

Cevap: Yaşadığımız bu asırda Ehl-i Beyt-i Nebevîden olan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri diyor ki; “Tesanüdümüzden hâsıl olan bir şahs-ı manevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir” hakikatini ifade ederek şahs-ı manevîyi metin, kuvvetli ve sarsılmaz bir nokta-i istinad olarak göstermiştir. Bu sayede her türlü menfî tesire müsait olan şahısçılığı ve şahsî hareketleri önlemiştir. Mağlûbiyetin bir sebebi olan, bir cemaate ve bir şahs-ı maneviyeye karşı bir neferi göndermek yanlışından kurtarmıştır. Şahs-ı manevîlere karşı şahıslarla değil yine şahs-ı manevî ile karşılık göstermenin lüzumunu ders vermiştir. İttifak ve tesanüd ile şahs-ı manevî etrafında birleşmenin gerekli olduğunu göstermiştir. Âl-i Beyt’in şahs-ı manevîsine dahil olarak o şahs-ı manevî doğrultusunda hayatını ve hizmetini tanzim eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bütün eserlerinde şahs-ı ma-nevînin ehemmiyetini ve şûrâyı ders vermiştir. 

Okunma Sayısı: 141
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı