Cenab-ı Hak kullarının her hal ve hareketini yakînen bilir, asla uzaklığı tahayyül bile edilemez, her türlü hal ve hareketlerine nezaret eder.
Rahmet ve şefkatiyle, verdiği rızık ve nimetleriyle, maddî ve manevî duygu ve hissiyatıyla varlık âlemine ayak bastığı andan itibaren vermiş olduğu çeşitli nimetleriyle her an Kendisini insana hatırlatmaktadır.
Leyali-i aşere denilen Zilhicce Ayı’nın ilk on gecesini idrak ettiğimiz şu günlerde Üstadımızın bu mübarek günlere istinaden yazdığı mektubun başında “Aziz, sıddık, müteyakkız kardeşlerim! Sizin mübarek leyali-i aşerenizi ve Kurban Bayramı’nızı tebrik ederiz.” hitabına kendimizi muhatap ettiğimizde, bu gecelerde müteyakkız olmak, manevî çabayı biraz daha arttırmak gerektiği anlaşılıyor.
Evet, Cenab-ı Hak bize her hal-ü kârda yakındır, her hal ve hareketimize nezaret etmektedir. O (cc) bize bizden yakın, fakat biz O’ndan uzağız. O halde Zat-ı Ulûhiyetine ‘mü’minim’ diyen herkes kurban olmanın yani O’na yaklaşmanın yollarını aramak durumunda. İşte İslâmın esasları ve ödevleri kurban olmanın vesileleridirler.
Zilhicce Ayının ilk on gecesi ve günlerindeki fazilet çeşitli kaynaklardan bildirilmektedir. Şu kadarını hatırlayalım. Evet Bu günlerde ifa edilen Haccın değerini tarif imkânsız. Allah’ımızın huzurunda, günahların misl-i hazan gibi döküldüğü, kişinin anasından doğduğu günkü gibi tezkiye olup nuraniyet kesbettiği bir vasat, zaman ve mekândır. Müslümanlar telbiyelerle birlikte, yine Cevşendeki tabiriyle “Ya Rabbe’ş-Şehri’l-Haram Haccı farz kıldığın bu ayın Rabbi olan Allah’ım bizi Cehennemden kurtar” demektir.
Evet, Kurbanın vacibiyeti de Cenab-ı Hak tarafından tayin edilmiştir. O gün Allah kurban kesmekten daha güzel bir iş yoktur. Kurbanların dökülen kanları Cennet güllerini sularken, sahiplerinin Sırat binekleri olarak nuraniyet kesbetmekteler. Nitekim Peygamberimiz de (asm) bir hadis-i şeriflerinde “Kim gönül hoşluğuyla ve sevabını umarak kurbanını keserse o kurban o kimse için Cehennem ateşinden koruyan bir perde olur “ buyurmaktadır. Yine Kurbanımızı keserken, “Ya Rabbe’ş-Şehri’l-Haram Kurbanı Vacip kıldığın bu ayın Rabbi olan Allah’ım bizi Cehennemden kurtar” demek gerekmektedir.
Bize Karîb (yakın) olan Allah’a, bizim de yakınlaşmamıza, kestiğimiz kurbanlar vesile olmaktadır. Belki de Hazret-i Ömer’in (ra) rivayet ettiği ve 19. Mektup’da geçen ve Nübüvvetten önce Peygamberimiz’i (asm) haber veren ve kurbanın, “Ey kurban kesenler! Mühim bir iş var! Bir adam fasih bir lisanla La ilahe illallah diyor.” dediği gibi kurbanlarımız da Lailahe İllallah, Muhammedü’r-Resulullah diyorlardır, kimbilir?
İslâm’dan önce bir saneme kesilen kurbandan bu sözleri işittiğini söyleyen Hz. Ömer (ra) İslâmdan sonra adalet timsali olmuştur. Bu vesileyle Kurbanlarımızın hem kendi dünyamızda adalete hem de beşeriyetin âdil bir dünyada yaşamasına vesile olmasını diliyoruz.
Peygamberimizin (asm) ashabıyla 1400 sene önce söylediği ve emrettiği “Allahu ekber, Allahu Ekber Allahu Ekberler”in bu bayramdaki yansımaları olarak, ubudiyetimizle, küre-i arzımızı semavattaki arkadaşları arasında onurlandıracak şekilde tekbirlerle, tesbihlerle kurbanlarımızı keselim, karîb olalım inşallah.
Bayramımız mübarek olsun.