"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bâb-ı baba

İrfan Süleymanoğlu
30 Temmuz 2020, Perşembe
Kapı, kısım ya da bölüm diye manalandırılır ‘bâb’. ‘Baba’ ise bir çok dilde ya aynen ya da benzer şekilde kullanılan bir sözcük.

Dilimizde bir deyim var ‘baba evi’ diye. Biz de kelime benzerliği ile ‘baba kapısını’ baba evi manasında kullanarak konuya girmek istedik.

‘Bâb-ı baba’ tamlaması içerisinde aslında ‘ebeveyn’ tabiri de algılanmalı. Sadece baba deseydik ebeveyn baba kelimesine sığmazdı. Amma ‘baba kapısı - baba evi’ ebeveyni de kapsar.

Kız olsun ya da erkek olsun o kapıdan çıkmadan veya ol bab yıkılmadan pek de anlaşılmayan manaları barındıran bu kapı, bilhassa günümüz insanının çok umurunda değil. Mimsiz medeniyet bu kapıdaki umur-u hayriyeyi muzır manilere kurban etmiştir.

Bilhassa genç nesil bu kapının elmas anahtarı olan iman konusunda duyarsızlaştırılmakta ve sosyal medya ile sanal babda babalara getirilmektedir (!). Bunu anlayacak feraset ve anlatacak dirayet de maalesef ki çok zayıflamıştır.

Halbuki ol ‘bab’dan kalbî bir tecessüsle bakabilen gençler ebeveyn manasını anlamakta çokta zorlanmayacaklardır. 

Baba ve annenin sadece ‘herhangi bir adam’ ve ‘herhangi bir kadın’ olmadığını; onlardan çok daha fazla değer verdikleri, belki verdikleri değerin karşılığını göremedikleri ergen arkadaşlarından farklı olduklarını anlayacaklardır. Anlamak zorundadırlar da…

Maalesef gençliğin rehberi nefsanî hazlar ve burunlarının doğrultusu olmuştur. Diyalog kurmak o kadar güçleşmiştir ki; mîr-i kelâm da olsan onun kulağına eşeğin sesi notalı gelmektedir. İfsat şebekelerinin entrümanları ahlâkın mûsıkîsini, hayatları kanatırcasına tırmalayıp detone etmektedir.

“Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlâtlarının hayatı için feda edip sarfediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılap etmemiş her bir velet, o muhterem, sâdık, fedakâr dostlara halisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalplerini hoşnut etmektir.” 1

Bu ifadelere göre ‘Bab-ı Baba’ dünyadaki en yüksek hakikatin yani şefkatin gerçekleştiği yerdir. Dünyadaki en âlî hukukun yani hürmetin gerçekleşmesi gereken mahaldir. Ol bâb ki iki kudsî hayatın (ebeveynin hayatlarının), altını çizerek söylemek gerekirse, lezzetle evlâdın hayatına feda edildiği mekândır. Bu yere, bu mahalle, bu mekâna isyanla ve saygısızlıkla ihanet eden veledin, kendisi için feda edilen hayatların bedelini hem bu dünyada hem de ahirette ödemesinin dehşeti insanı titretmektedir.

Baba, insanlık vasfının genetiğini aktaran, halifelik vasfının imanla tevarüsünü sağlayan, evlâdını canından, hayatından çok önemseyen ve bir Müslüman neslin, ebedî saadet hayatının şifrelerinin kodlarını aşılayan kutsal bir varlıktır.

Anneye gelince, kendisine, Rahîmiyet cilvesinin tecellisine mazhar rahm-ı mader ikram edilen ve o rahm-ı maderde insanın en zayıf zamanında sarılıp sarmalandığı, el bebek gül bebek bakıldığı, ayakları altına Cennet serilen kevser kokulu Şefkat Kahramanlarıdır.

‘Bab-ı babadan’ nasipsizliği kendilerine reva görenler acınmaya lâyık birer zavallı ve canavar ruhlu birer varlık mı olmaktadır. Onlar kaybettikleri nuru bir bilselerdi kazandıkları ebedî nâra üzülmeyi bile düşünemiyeceklerdi.

Unutmayın gençler. ‘Bab-ı babayı’ çarpıp çıkma ve ol bab’a geri bakmama lüksünüz yok. Bunun için de kendinizce hiçbir meşrû ya da gayrimeşrû sebebin arkasına sığınmayınız.

Gençliğinizi set ve engellerle mahvedin demiyoruz. Gençlik hissiyatını, fıtratınızın icabı olan başta iman ve onun fonksiyonları olan saygı, merhamet, anlayış, sevgi ve hürmet çerçevesinde tezkiye etmenizin (temizlemenizin) sizi de mutlu edeceğini söylemeye çalışıyoruz. Bu yüce insanî ve imanî şifreler aslında fıtratınızın şifreleridir.

Fıtrat yalan söylemez. Onun için ebeveyne isyanın tecziyesi te’cil edilmemiş (ertelenmemiş) aksine ta’cil edileceği (öne çekileceği) belirtilmiştir. Sonucun vehameti gençlik sarhoşluğu ile perdelenecek gibi değildir.

“İşte ey insan, aklını başına al. Eğer sen ölmezsen ihtiyar olacaksın. ‘her amel kendi cinsinden bir şeyle karşılık görür’ sırrıyla, sen valideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir. Eğer ahiretini seversen, işte sana mühim bir define: Onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen yine onları memnun et ki onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve seriütteessür kalplerini rencide etmek ile ‘O dünyada da ahirette de hüsrana uğramıştır (Hac:11)’ sırrına mazhar olursun.” 2

Elinizi vicdanınıza koyunuz. Ve aklınızı başınıza toplayınız.

Dipnotlar:

1. Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, s. 437.

2. A.g.e. s. 440.

Okunma Sayısı: 1761
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı