Ey Habibullah’ın (asm) sevgisine mazhar olan muhib mabed!
Ey Resulullah’ın (asm) müjdesine mazhar olan muştulu mabed!
Ey Zat-ı Pâk-i Risalet’in (asm) gayesine mazhar olan mahzun mabed!
Ne oldu sana?
Asırlardır bir milletin iman ve İslâm bayraktarlığının ilânı olan ezanların neden sustu?
Medeniyetler beşiği olan bu toprakların en aziz misafiri, semavî övgülere mazhar olmuş bir kavim adına tevhidin ilânı olan ezanların neden duyulmuyor?
O kutlu müjdeye mazhar olmak için asırlar boyu dökülen kanlar, o aziz orduların asker ve komutanları ferahnâk olmuştu 1453’te kutlu bir fetihle…
Başına semavî bir taç giydirmişlerdi nurdan bir hilâlle.
Müşerref oldun kubbende yankılanan o ezelî davetle…
Artık hak ve son din İslam’ın şeairi oldun o azametli hâlinle.
Sen sadece bir mabed değilsin ki imanlı sinelerde.
Sen Ferîd-i Kevn-ü Zaman, Fahr-i Âlem’in (asm) müjdesi ve gayesisin minarelerinle.
Asırlar sonra vasıl olduk seninle, uğruna toprağa düşen şehitlerimizle.
Asırlardır milyonlarca ehl-i Cennetin “Ya Rab! Bizleri de Habibinin (asm) güzel dediği asker ve komutanlardan eyle” diye semayı çınlatan duası müyesser oldu 21 yaşındaki Mehmed’le.
Beşikten beri o kutlu komutanın yanından ayrılmayan veliyullah Akşemseddin’le.
Ey Ayasofya nedir bu hâlin?
Bu kahr, bu ağıt, bu karalar bağlamış başın neden?
Biliyorum gazabın ve kahrın bize.
Diyorsun;
Ey ehl-i iman! Duymuyor musunuz sesimi? Semadan işitiliyor kubbemden yankılanan ağıtım.
Ey ehl-i iman! Pây-i mâl olan namuslarınız benim ahımdan,
Zalimlerce asırlardır akıtılan kanınız benim kahrımdan,
Zillet içre zillette yuvarlanmanız benim çığlıklarımdan,
Ey meyyit-i müteharrikler! Açıldı gadab ve kahr kapıları Mehmed’imin bedduâsından,
Camiiydim asırlardır, minberim mahşer, mihrabım sırattı.
Minarelerimden, putları yıkan Resûl’ün (asm) hak dininin hakikati haykırılırdı.
“La ilâhe illallah, Muhammedü’r-Resulullah” nidalarım kısıldı.
Artık sineme sokulan hançer mübtezel putlardı.
Abdestsiz dolaşmayan sahiplerim artık yüz mü çeviriyorlardı?
Yok mu artık bu aziz milletin 21 yaşında bir Fatih’i.
Yıllardır bekliyorum ikinci fethin sahibi Mehdi’yi (ra).
Bekliyorum hevesat ve lehviyat surlarını parçalayacak hakikat-i imaniyeyi.
Toplanmadı mı hâlâ ihya-i Sünnet için takva zırhlı iman ordusu?
Daha ne kadar sürecek bu karanlık esaret?
Uhud’un Hamza’sıyım (ra).
Ben Mekke’nin muhaciri, Medine’nin ensarıyım. Hayber’in Ali’si (ra), Kerbela’nın Hüseyn’iyim (ra).
Hira’daki nidanın muhatabının gayesiyim…
Ben İslam’ın şeâiriyim. Ben ümmetin hukuku ve namusuyum.
Bana yapılan zulüm, gadab ve kahrı celbediyor ne olur artık uyanın…
Zalimlere meyletmeyin. Ateş size dokunur.1
Öyle bir musibetten Allah’a sığının ki geldiği zaman zalimlere mahsus kalmaz.2
Çünkü zulme rıza zulümdür; taraftar olsa, zalim olur.3
Ayasofya’ya yapılan zulme sükutumuzla ortak olmayalım.
Zincirlerimizi kıralım ki, çözülsün Ayasofya’nın zincirleri.
Asırlardır yattığımız gaflet uykusundan kalkıp, kaldıralım Ayasofya’nın üstündeki kara bid’a peçesini.
Yoksa bu zincirlerle sırattan geçemeyeceğizi bilelim!
Kim bilir belki de İttihad-ı İslâm’ın anahtarı olan Ayasofya, fecrin de muallak sebebidir…
Ey asırlardan beri Kur’ân’ın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallayı ihraz etmiş olan ecdadın evlad ve torunları!
Uyanınız!
Âlem-i İslamın fecr-i sadıkında gaflette bulunmak, kat’iyen akıl kârı değil.4
Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim!
Beş yüz senedir yattığınız yeter; artık Kur’ân’ın sabahında uyanınız.
Yoksa, Kur’an-ı Kerîm’in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla, vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir.5
Ey duamız, gayemiz, namusumuz, şerefimiz, haysiyetimiz olan Ayasofya!
Kur’ân medeniyetinin inşaasını, Sünnet-i Seniyyenin ihyasını, ikinci fethini inşaallah senin tekrar cami olarak açılmanla taçlandıracağız.
O ezelî davet nidaları yeniden yankılanacak minarelerinde, kubbende…
Kırılacak zincirlerin, yeniden temizlenecek sinen, ilân-ı tevhid ile…
Dipnotlar:
1- Hud Suresi 11/113.
2- Enfal Suresi 8/25.
3- Kastamonu Lahikası, s. 160.
4- Tarihçe-i Hayat, s. 140.
5- A.g.e., s. 140.