Resmiyette 1923 olarak belirlenen cumhuriyetin gerçek başlangıcını Bediüzzaman 1908 olarak ifade ediyor ve bunu bir ayet-i kerimedeki harflerin ebced değerleri üzerinden tesbit ediyor.
“Allah’ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. Kâfirler hoşlanmasa da” mealindeki ayet-i kerimeden (Tevbe Sûresi: 32) bir cümlenin harf değerlerinin 1324 ettiğini yazıyor ki, miladî karşılığı 1908’e denk geliyor.
Said Nursî bu işaretin yorumunu yaparken, Avrupa zalimlerinin “devlet-i İslamiyenin nurunu söndürmek niyetiyle” yaptıkları müthiş suikast planına karşı Türk hamiyetperver ve milliyetperverlerinin hürriyet ve cumhuriyeti ilânla mukabeleye çalıştıklarını belirtiyor.
Meşrutiyeti cumhuriyet olarak ifade etmesi manidar. Ki meşrutiyet için yaptığı “Adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir” tarifini bilâhare güncellerken cumhuriyet için tekrarlaması da bunun ifadesi.
Cumhuriyetin yanına “demokrat”ı eklemesi ise, demokrasiyi de aynı bütünlük içerisinde mütalâa ettiğinin çok açık bir tezahürü.
(Durum bu iken, “Üstad demokrasiyi değil, meşrutiyeti savundu; Risale-i Nur’da demokrasinin yeri yok” iddialarının hiçbir geçerliliği yok.)
Demek ki, bir “dindar cumhuriyetçi” olarak Bediüzzaman, aynı mananın birbirini tamamlayıp tekâmül eden formları ve aynı silsilenin halkaları olarak meşrutiyet-cumhuriyet-demokrasi kavramlarını bir görüyor. Ve onun için asıl önemli olan, isim değil, müsemma; yani o ismin ifade ettiği muhteva ve mana.
Eskişehir Mahkemesindeki müdafaasında dindar cumhuriyeti Asr-ı Saadet modeliyle anlatırken vurguladığı gibi, “isim ve resimden ibaret” değil, “hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyet.”
Yanı sıra, meşveret ve kanun hâkimiyeti.
Bu esasların fiilen uygulanmadığı bir rejim, kendisine o adı verse bile, gerçek bir cumhuriyet olarak kabul edilemez. Olsa olsa, yine Said Nursî’nin tabiriyle, “cumhuriyet namı takılan bir istibdad-ı mutlak” olur. 1923’ten sonra kurulan ve bir asır geçmeden tekrar hortlatılan tek adam rejimi gibi.
(Şeriat Cumhuriyet Demokrasi kitabımız, s. 16-8)