AKP’ye iktidar yolunu açan 28 Şubat ortamında yazdıklarımızı, 20 sene sonra AKP ve tek adam rejimiyle ülkenin içine sokulduğu ortamda gözden geçirmeye devam edelim:
28 Şubat’la geçen dört sene, Türkiye’yi her alanda ciddî sıkıntılara sürükledi. Toplumsal huzur bozuldu, ekonomi alt üst oldu, yolsuzluklar palazlandı, ülke içe kapandı, her konuda fersah fersah geriye gittik. (28.2.2001)
***
Giderek daha da köşeye sıkışan kafa, sıkıştıkça baskı ve dayatmalarını yoğunlaştırmaya, hattâ çılgınlık boyutlarında tırmandırmaya yöneliyor. İnterneti dahi zapturapt altına alabileceğini sanan bu kafanın, yeldeğirmenleriyle savaşan Donkişot’tan farkı ne? (30.5.2001)
***
Evet, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sıkıntıları aşması, siyasetini ülke gerçekleri temelinde âcilen toparlamasına bağlı. Bunun yolu ise Demokratların birliğinden geçiyor. (21.7.2001)
***
Eğer bir ülkede demokrasi kökleşmemiş ve objektif hukukun üstünlüğü sağlanamamışsa, orada bütün hak ve özgürlükler ciddî ve sürekli bir şekilde tehdit altındadır. Ekonomi bunun dışında kalamaz. İşte, devlet baskısının yol açtığı kronik krizler bunun sonucu. Demirel’in tabiriyle “dağa taşa sinen korku” ise, halktaki çekingenliğin, inisiyatifsizliğin, demokratik tepki noksanlığının en önemli sebebi.
Peki, hem haksız, hem de beceriksiz oldukları halde, yine halkın seçimdeki hatalı tercihi sayesinde elde ettikleri iktidar koltuğunda oturmayı sürdürenlere bu pişkinlikleri için de cür’et ve cesaret veren tepkisizlik ne zamana kadar devam edecek? Bu sualin cevabı, sıkıntı içindeki halkın feveranına içtenlikle, samimiyetle ve cesaretle tercüman olacak sivil toplum öncülerinin “Bu iş böyle gitmez” diyerek ortaya çıkıp güç birliği yapmalarına bağlı. Demokratlar bunun için daha neyi bekliyor? (13.11.2001)
***
Zaman zaman doğru ve haklı olarak ifade edildiği gibi, Türkiye’nin demokratikleşmeye, hak ve hürriyetlerin önündeki engelleri kaldırmaya, hukuk, devlet ve ekonomi sistemini çağdaş normlara uygun hale getirmeye AB istediği için değil, kendi halkının mutluluğu ve gelişmesi için ihtiyacı var. (24.11.2001)