Millete vereceği ve söyleyeceği birşey kalmadığı için muhalefetle uğraşmayı iş edinen iktidar zihniyetinin, sataşmalarını artık cevap vermeleri mümkün olmayan merhum şahsiyetlere de taşıması, hem içine sürüklendiği derin çıkmazın, hem iflasının yeni bir işareti.
Milletin verdiği başbakanlık 12 Mart ve 12 Eylül’de silah zoruyla elinden alınan, ama demokrasi mücadelesinden asla vazgeçmeyen; 28 Şubat’ta da o dönemin son derece zor siyasî şartlarında “Geliyorum” diyen bir darbenin önüne geçtiği, muvafık-muhalif birçok kişi tarafından teslim ve ikrar edilen Demirel’i “darbe işbirlikçiliği” ile suçlamak, ancak “iftira” kelimesiyle ifade edilebilecek bir hezeyandır.
Demirel’in 28 Şubat’ta bütün tahrik ve provokasyonlara rağmen demokrasiyi en az zararla korumak için çabalarken sergilediği bazı tavırları ve birtakım söylemlerini biz de eleştirdik. Ki başörtüsü bunların başında geliyor.
Ancak resmin bütününe bakınca ve hele bugün 19 yıllık AKP iktidarında yapılanları görünce, Demirel’in Cumhurbaşkanı iken nelerin önüne geçtiği çok daha iyi anlaşılıyor.
28 Şubat’ta kamuda ve eğitim kurumlarında başörtüsü yasaklandı, imam hatiplerin orta kısımları kapatıldı, Kur’an ve hafızlık eğitimine yaş sınırı getirildi; Demirel’in süresi dolduktan sonra Yeni Asya başta olmak üzere depreme “İlahî ikaz” diyenlerin üstüne gidildi.
Ama iş Demirel’in ta 1987’de “Kişi haklarını ihlal edecek şekilde kullanılamaz” ikazında bulunduğu KHK’larla yüz binlerin hayatını karartma; hukukun en temel ilkelerinin çiğnendiği adaletsiz yargılamalarla bunca insanın mağduriyetine yol açma; başörtülü anneleri bebekleriyle birlikte zindanlara tıkma boyutuna taşın(a)madı. AKP iktidarına kadar...
Hâlâ fırsatını buldukça istismar edilmeye kalkışılan başörtüsü konusunda AKP’nin ülkeyi getirdiği nokta ise şu: 10 Kasım’ ve millî bayramlarda başörtülülere toplu halde Anıtkabir pozlarının verdirildiği; başörtülü kadınların başörtülü polislerce gözaltına alınıp bazı trajik örneklerde başörtülü hâkimlerce tutuklandığı ve yine çok acı bir şekilde başörtülü gardiyanlarca gayri insanî muamelelere maruz bırakıldığı son derece hazin bir tablo...
Ve en çok Perinçek’i “sevindirik” yapan bu tablonun sorumluları Demirel’e dil uzatıyor.
Hadi oradan!