Bilindiği gibi, Van’daki inzivagâhından alınıp Batı Anadolu’ya sürgüne gönderildiği 1925’ten 1960’taki vefatına kadar Bediüzzaman’a âdeta nefes bile aldırılmamıştı. Önce Burdur, sonra Isparta, peşi sıra Barla. Devamlı takip ve gözetim altında bir tecrit hayatı...
Ama buna rağmen Bediüzzaman, etrafına örülen kalın duvarları aşarak, Kur’ân’dan aldığı feyizle yazdığı nurlu eserleri, ihtiyaç sahibi müştaklara ulaştırmayı başardı. Ve herkesin kendisine yaklaşmaktan men edilip sindirildiği o korku ortamında dahi, bir “ders halkası” teşekkül ettirdi. Ve Barla’da geçen 8,5 sene zarfında meydana gelen bu inanılmaz gelişme birilerini fena halde panikletti.
Bu panikle çareyi, Bediüzzaman ve talebeleri üzerindeki baskıyı şiddetlendirmekte buldular. Böylece “Eskişehir hapsi” dönemi başladı. Üstad idamla yargılandı, ama bir suç bulamayan mahkeme, “Tesettür Risalesi”ni bahane ederek hapis cezasına hükmetti.
Bu ceza bitince, sekiz yıl sürecek “Kastamonu sürgünü” dönemine girildi. Ve ardından “Denizli hapsi..” Mahkemeden çıkan beraat kararı ve sonraki sürgün yeri Emirdağ...
Derken yeni bir tevkifat dalgası daha… Ve “Afyon hapsi.” Mahkemenin hükmettiği, ama temyizin bozduğu hapis cezasındaki mahkûmiyet süresinin “geciktirme” taktikleriyle içeride tamamlanması ve nihayet tahliye...
Ancak Kur’an’ın Risale-i Nur’dan akseden nurunu söndürmek için yapılan amansız baskı ve tazyikler, o nuru ülkenin her yerine yaymaktan başka bir sonuç vermedi. Ve o nurun etrafında şekillenen manevî hizmetler, ülkenin maddî çehresini de değiştirdi; çeyrek asır boyunca bir kâbus gibi Türkiye’nin üzerine çökmüş olan istibdat karanlığını dağıtıp, hür ufukların aydınlığını getirdi.
Öyle ki, Bediüzzaman 1949 Eylül’ünde Afyon hapsinden tahliye edildi; 8 ay sonra da demokrasinin 14 Mayıs zaferi gerçekleşti.
Bu sonuç, çok zor ve çetin şartlar altında verilen çeyrek asırlık kararlı bir mücadelenin eseriydi. Üstad hem iman hizmetini engellemek, hem de istibdadı yıkıp hürriyetlerin önünü açacak “Ahrarlar”la irtibat kurmasına mâni olmak için maruz bırakıldığı amansız baskı, tecrit, tehcir uygulamalarını tesirsiz kılarak ülkenin ufkunu aydınlatmayı başardı. Son nefesine kadar bu cehd ve gayret içinde oldu. Onun yolunda yürüyen talebeleri de.
Yeni Asya böyle bir misyonun takipçisi...