‘Sabahın köründe, alacakaranlıkta kapınız çalındığı zaman, bunun sütçü olduğundan emin olmanın adıdır demokrasi.’ Aslına bakarsanız, bu, korkusuz yaşama hakkının çok güzel ifadesidir. Kapınızı, sabahın köründe kimse çalmaz, çalamaz. Yani, ne kişiler çalar, ne devlet çalar. Çalsa çalsa sütçü çalar. Sütçüden başka da kimse çalmaz. Bu, güvenlik demektir aslında. Güvenlik, demokrasinin temel taşıdır. Demokrasiyle güvensizlik eş değerde olmaz. Hiçbir zaman da olmamıştır. Demokrasiyi güvensizlik sebebi saymak kadar yanlış birşey tasavvur edilemez.”
Bu ifadeler, merhum Demirel’e ait. 12 Eylül sonrası yasaklı olduğu dönemde Güniz Sokak’taki evinde yaptığımız ve Köprü dergimizin Ekim-1985 sayısında yayınladığımız mülâkatta söylemişti. Çok ses getiren ve yankı uyandıran bu mülâkat İslam Demokrasi Laiklik kitabımızdan da okunabilir (s. 17).
Yukarıdaki sözlerin de yer aldığı mülâkatın neşrinin üzerinden 35 yılı aşkın bir zaman geçti. Ve 2022 Türkiye’sinde sabahın köründe de değil, geceyarıları kapılar polis tarafından çalınıp, derdest edilmesi talimatı verilen insanlar karga tulumba gözaltına alınıyor.
Son örneği, ekranda bir Çerkes atasözünü aktardığı için Cumhurbaşkanına hakaret etmekle suçlanan Sedef Kabaş’ın başına gelenler. Kabaş, Adalet Bakanının da aktif rol aldığı bir jet operasyonla gece vakti evi basılarak gözaltına alındı ve kıdeminin eksik olduğu sonra ortaya çıkan bir sulh ceza hâkiminin kararıyla tutuklanıp cezaevine gönderildi.
Bağımsız yargı “Hakaret suçu işlenmiştir” kararı verirse, kanunda öngörülen ceza neyse uygulanır. Ama geceyarısı baskını ve tutuklama için sergilenen bu aculiyetin izahı ne?
Ve Kabaş’a yapılan, ilk değil. 15-20 Temmuz sürecinde on binlerce eve gece baskınlarıyla girildi, mahremiyetler çiğnendi, kadın-erkek on binlerce insan derdest edilip karakollara götürüldü ve yine sulh ceza hâkimleri tarafından tutuklandı. Çok ağır travmalar yaşatılan çocukları ortada bırakıldı. Bebekler anneleriyle beraber hapishanelere gönderildi.
Sütçülerin ekonomik kriz kıskacında kıvrandığı, kapıların da geceyarıları polis tarafından kırarcasına çalındığı, hattâ bazılarının kırıldığı bu utanç dönemi ne zaman kapanacak?