Vefatının 32. yıldönümünde bir kez daha rahmetle yad ettiğimiz Bekir Berk, Üstadın boş kâğıda imzalayıp verdiği vekâletnamelerle sabit sonsuz itimadına mazhar olmuş, binlerce Nurculuk davasının beraatle neticelenmesine çok büyük katkılarda bulunmuş ve Mustafa Polat’ın vefatından sonra özellikle 12 Mart döneminde gazetede çıkan başyazılarıyla da önemli hizmetlere imza atmış bir insandı.
Ama dirayetli duruşu ile tesirli ve güçlü kalemine en fazla ihtiyaç hissedilen bir dönemde, birden düğmeye basılarak başlatılan çok şiddetli bir hücum ve iftira dalgasına maruz kaldı. Bu vicdan ve ahlâk dışı hücumlara onun imzası ve Yeni Asya damgasıyla yayınlanan “İthamları Reddediyorum,” “Hakkın Zaferi İçin” ve “Zafer Bizimdir” gibi kitaplarla mukabele edilmeye çalışıldı.
Ne var ki, bir yerden sonra bu saldırı ve iftiraların içeride de büyük sıkıntı doğuracak boyutlara ulaşması üzerine, yapılan istişareler neticesinde, Bekir Ağabeyin hizmetine Suudi Arabistan’da devam etmesine karar verildi.
Böylece sonraki dönemde Yeni Asya onun katkılarından mahrum bırakılmış oldu. Gerçi orada da gazetemizi yakından takibe devam etti, ama bu alâka ve takip bizzat işin içinde bulunmanın yerini tutmadı, tutamadı.
Kutlular Ağabeyin de aktif olarak hizmetin içindeyken ne kadar insafsız hücum ve iftiralara maruz kaldığını yakinen biliyoruz.
Hatta bir defasında bunlardan iyice bunalıp ayrılmaya karar verdiğini, ama o esnada gazeteye ziyaretine gelen Osman Demirci Hocanın anlattığı kıssa ile rahatlayıp vazgeçtiğini hem hatıralarında anlatıyor, hem de şifahen defaatle dinlemiştik.
Üstadın çok önemli ve yakın bir talebesinin de ahir ömründe nasıl alçakça bir kumpasa hedef yapıldığı ve tam da o dönemde Yeni Asya’nın bu durumdan habersiz şekilde kendisine verdiği hasbî desteğin ona nasıl bir manevî istinad olduğu da bilenlerin malûmu. (O zaman Hürriyet’in Ankara Temsilcisi olan Enis Berberoğlu ve Radikal’in Ankara Temsilcisi Murat Yetkin bu iğrenç ve aşağılık kumpasa alet olmayı reddettiler; sonrasında dışlanmalarının ve bilhassa Berberoğlu’na yapılanların önemli bir sebebinin bu onurlu duruşları olması çok kuvvetle muhtemel.)
Üstad Bediüzzaman gibi zirve bir insana yapılan, lâhika mektuplarında şeffaf şekilde paylaştığı ve kimsenin itibar etmeyip bütün vicdan ehlince reddedilen iftiralar ayrı bir bahis. Bunların hizmet şevk ve kararlılığını etkilemesine asla izin verilmemesi de...