Geçen Pazar günü Hıncal Uluç’un Sabah’taki, Çarşamba günü de Ahmet Taşgetiren’in Karar’daki köşelerinde aktardıkları Hz. Ömer (ra) kıssasını bundan 35 yıl önce rahmetli Süleyman Demirel Köprü dergimizin Ekim-1985 sayısına kapak olan mülâkatında siyaset ve kamuoyu gündemine taşımıştı. Şu ifadelerle:
“Herşeyin açıkta, alenî cereyan etmesi hadisesinin çok çarpıcı, düşündürücü misalleri Hz. Ömer devrinde çok vardır. Meselâ, camide Cuma hutbesini okurken ‘Ey Müslümanlar, beni dinleyiniz’ dediği zaman, birisi ayağa kalkıyor. ‘Yâ Ömer, seni dinlemiyoruz’ diyor. ‘Niçin dinlemiyorsunuz?’ dediği zaman da, ‘Gaza oldu, sen bize ganimet dağıttın, kumaş dağıttın. Bana verdiğin kumaştan bir elbise çıkmıyor. Senin kumaştan ise elbise çıkmış. Sen giyiyorsun. Demek, sen kendine çok aldın.’ Halifeye diyor bunu. Çok önemli bir hadise. Hz. Ömer oğluna diyor ki: ‘Kalk, izah et.’ Oğlu kalkıyor, diyor ki: ‘Evet, dağıtılan kumaştan bir elbise çıkmıyor. Benim kumaşımla babamınkini birleştirdik, babama bir elbise çıktı.’ Bunun üzerine öbür zat kalkarak, “Yâ emîrel-mü’minîn, seni dinliyoruz” diyor.
“Bu, fevkalâde ibret dolu bir hadisedir. Asr-ı Saadette rejimin nasıl açık olduğunu; nasıl hak, hukuk ve adalete dayandığını; hakkın sahibi olan kişinin, Müslümanların emîri olsa dahi ona sual yöneltebildiğini göstermesi bakımından fevkalâde önemlidir. (...)
“Adaleti hâkim kılma hadisesi Hz. Ömer’e aşılamayacak bir şöhret kazandırmıştır. Bir âbidedir. Eşi emsali olmayan bir âbidedir. Sosyal dayanışma ki, merhum Mehmed Âkif’in ‘Kocakarı ile Ömer’ hikâyesinde anlatılır. ‘Emîr nereden bilsin a kadın, çocukların aç olduğunu’ dediği yerde, ‘Madem ki bilmeyecekti, niye emîr oldu?’ der. ‘Dicle kenarında bir kuzu kaybolsa onu Ömer’den sorarlar’ sözü var ya. İdareciysen bir memlekette herşeyi bilmeye mecbursun. ‘Filanca yapmış, ben nereden bileyim?’ diyemezsin.
“Nihayet, Hz. Ali’nin Estername tabir edilen, Hâris’e yazmış olduğu mektup bir şaheserdir. Üzerinden 1400 sene geçmiş. İçerisinde iyi idarenin bütün öğütleri var.”
(İslam Demokrasi Laiklik kitabımız, s. 42-3)
Şimdi sorgulamamız gereken şey, ‘dindar’ların 18 yıllık iktidarında bu manaların niye bu kadar uzağına düşmüş olduğumuz...