Hafta sonunda Isparta’da güzel bir gelenek halinde devam eden Bediüzzaman mevlidlerinin bir yenisi okundu ve her zamanki gibi gerek Isparta ve civarından, gerekse diğer illerden gelen Nur Talebelerinin ve ehl-i imanın bir kez daha buluşup hasret gidermesine ve kaynaşıp kucaklaşmasına vesile oldu.
Terminal Camii ve avlusundaki tablo, Birinci İhlas Lem’a’sında okuduğumuz şu satırları da yeniden gündeme getirdi:
“Bu mübarek Isparta’nın medar-ı şükran bir hüsn-ü tâli’idir ki, ondaki ehl-i takva ve ehl-i tarikat ve ehl-i ilmin—sair yerlere nisbeten—rekabetkârane ihtilafları görünmüyor. Gerçi lâzım olan hakikî muhabbet ve ittifak yoksa da, zararlı muhalefet ve rekabet de başka yerlere nisbeten yoktur.”
Geçen Ağustos’un başında yaptığımız Isparta ziyaretindeki sohbette bu satırları okuyup şehrin bu husustaki son durumunu sorduğumuzda Sidre Eğitim, Kültür ve Sağlık Derneği Başkanı, emekli müftü ve yazarımız Halil Elitok şu cevabı vermişti:
“15 Temmuz’dan önce bütün cemaat temsilcileri düzenli aralıklarla bir araya gelip görüşüyor, samimi ve canlı müzakere ve istişarelerde bulunuyorlardı. Ama o hadiseden sonra bu buluşmalar bıçak gibi kesildi. Halihazırda sadece iktidar destekçisi birkaç dernek ve vakıf arada bir toplanıyor, ama bunlar da pek verimli olmuyor.”
Halil Hoca bu duruma son vermek ve eski irtibatı yeniden canlandırmak için yoğun bir gayret içinde olduklarını söylemişti.
Bediüzzaman mevlidleri inşaallah bu mananın da tahakkukuna vesile olur.
Ve seyahatimizden manidar bir anekdot:
İstanbul okurlarımızı Isparta’ya götüren otobüsteki yolculuğumuzun Afyon durağında kaptanlığı devralan Gelendostlu Yakup Tokgöz, yapılan derslerin ardından “Benim Halil Dedem de Bediüzzaman’ın talebesiydi” dedi ve şöyle devam etti:
“Dedem Çanakkale savaşına gitmiş ve on yıl boyunca kayıp olarak kendisinden haber alınamamış. Yunanistan’ın elinde esir olduğu öğrenildikten sonra üç yıl daha esarette kalıp bilahare bırakılmış ve köye dönmüş. Bu zaman zarfında babaannem ilk günden itibaren ‘O ölmedi, dönecek’ deyip, gelen teklifleri reddetmiş ve dedemi beklemiş. Dedem dönünce kendisine bağlanmak istenen gazilik maaşını ‘Ben Allah için savaştım, kabul etmem’ diyerek almak istememiş. Şapka devriminden sonra da sarığıyla gezmeye devam edip türlü zorluklar yaşamış.”
Halil Dedeye ve diğer bütün hakikat kahramanlarına Allah rahmet eylesin.