Üstadın bilhassa Denizli ve Afyon cezaevlerinde talebeleriyle birlikte tutuklu yargılanırken—ki iki mahkeme de beraatle neticelendi—yazdığı ve sadece mahpuslar için değil, dışarıdakiler için de her zaman geçerli mesajlar ihtiva eden mektuplarında önemle vurgulanan hususlardan biri tesanüd.
Bu manadaki tahşidatından bazı örnekler:
“Biliniz; en esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız tesanüddür. Sakın sakın, bu musibetlerin verdiği asabilik cihetiyle birbirinizin kusuruna bakmayınız. Kısmet ve kadere itiraz hükmünde ‘Böyle olmasaydı şöyle olmazdı’ diye birbirinizden gücenmeyiniz.”
“Mümkün olduğu kadar gücenmemek, gücendirmemek ve ikiliğe meydan vermemek, itidal-i dem (soğukkanlılık) ve tahammül etmek ve mümkün olduğu derecede uhuvvet (kardeşlik) ve tesanüdü tevazu ve terk-i enaniyetle takviye etmek gayet lâzım ve zarurîdir.”
“Sizin tesanüdünüze benim ziyade ehemmiyet verdiğimin sebebi yalnız bize ve Risale-i Nur’a menfaati için değil; sizin kuvvetli tesanüdünüzü gören kanaat eder ki, ‘Bir hakikat var, hiçbir şeye feda edilmez, ehl-i dalâlete başını eğmez, mağlûp olmaz’ diye kuvve-i maneviyesi ve imanı kuvvet bulur, ehl-i dünyaya ve sefahete iltihaktan kurtulur.”
“Sakın sakın münakaşa etmeyiniz, casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır.”
“Tam bir tesanüde şiddetle muhtacız.”
“Siz mabeyninizde (aranızda) münakaşasız bir meşveret ediniz. Sakın sakın birbirinizin kusuruna bakmayınız, hiddet yerinde hürmet ediniz, itiraz yerinde yardım ediniz.”
“Sizdeki ihlas ve sadakat ve metanet, şimdiki ağır sıkıntılarda birbirinizin kusuruna bakmamaya ve setretmeye (örtmeye) kâfi bir sebeptir. Ve Risale-i Nur zinciriyle kuvvetli uhuvvet öyle bir hasenedir (iyiliktir) ki, bin seyyieyi (fenalığı) affettirir.”
“Sıkıntıdan neş’et eden gerginlik ve kusurlar yüzünden İhlas Risalesinin düsturları muhafaza edilmediğinden, siz birbirinizle tam helalleşmek lâzımdır ve zarurîdir. Siz birbirinize en fedakâr nesebî kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise kardeşinin kusurunu örter, unutur, affeder.” (On Üçüncü Şua)
Evet, Üstad böyle diyor.
Bize düşen, gereğini hakkıyla yaşamak...