Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden “af talebinin kabul edildiği,” kendi mesajından 27 saat sonra duyurulan Berat Albayrak’ın Eylül sonu açıkladığı Yeni Ekonomi Programı için şöyle yazmıştık:
“2013’te yayınlanan 10. Kalkınma Planında açıklanan 2023 hedeflerini incelediğimizde görüyoruz ki, GSYH’nin 2023’te 2 trilyon dolara çıkmasını hedefleyen iktidar, kişi başına düşen millî gelirin 2023’te 25.000 dolara yükseltilmesini öngörmüş. Yeni Ekonomi Programında ise bu hedefler aşağı çekilmiş:
“GSYH’da 875 milyar, kişi başı millî gelirde 10.033 dolar. İşsizlikte 2013’te açıklanan 2023 hedefi % 5, YEP’te % 10.9.” (2.10.20)
Ve yazıyı şöyle bitirmiştik:
“Halihazırdaki rakamlar, kâğıt üzerinde iyileştirmek için üzerlerinde onca oynanmasına rağmen, bu hedeflerin de tutup tutmayacağı konusunda ciddî istifhamlar doğuruyor.
“2023 için 2013’te belirlenen hedeflerdeki sapmaların tek adam rejimine geçildikten sonra bu boyutlara ulaşması, bu sistem için seslendirilen ‘Türkiye’yi uçuracak’ söylemlerinin geçerliliğini de yeniden sorgulatıyor.
“İktidar ve medyası tarafından çizilen bütün pembe tablolara, son derece iddialı ve parlak söylemlere, gösterişli sunumlara mukabil, gerçekte nerelere ‘uçtuğumuz’u gösteriyor.
“İktidarın kendi ikrarı ve rakamlarıyla.”
Albayrak programı açıklarken ve sonraki günlerde, dövizdeki durdurulamayan yükselişe rağmen pembe tablolar çizmeye devam etti, ama bu durum 8 Kasım akşamı instagrama yazdığı istifa mesajıyla sona erdi.
İstifanın arkaplanına ilişkin tartışmalar sürüyor. Farklı iddia ve spekülasyonlar da dile getiriliyor. Ancak gelinen nokta, tartışmaya hâcet olmayan net bir gerçeği açığa çıkardı:
Tek adam rejimine geçildikten sonra karar alma ve uygulama süreçlerinde daha da ileri boyutlara taşınan istişaresizlik, keyfîlik ve denetimsizlik, diğer alanlar gibi ekonomiyi de perişan etti. Gerçeklerden kopuk umursamaz tavırlar, tutarsız ve çelişkili karar ve uygulamalar kötüye gidişatı iyice katmerledi.
MB rezervlerindeki vahim erime, kurdaki yükseliş, bütçe açığındaki büyüme, işsizlikteki tırmanış... göz göre göre devam etti.
Bu tablonun sorumluluğunu tek kişiye yıkıp onu “harcayarak” işin içinden çıkılabilir mi?
Gündemdeki en önemli soru bu.